DOĞUNUN İNCİSİNDE BİR ZAMAN
Güneşin doğusunda bir zaman
Çalınırmış en güzel raksı
baharın
baharın
Ceylan işlemeli
sazlıklardan
sazlıklardan
Kutlu güzeller çıkarmış
meydana
meydana
Vurulurmuş davullar en
hoş tınıyla
Sefahat birikirmiş
üstüne şehrin
üstüne şehrin
Yeryüzü yaratıldığından beri
Kimseler görmemiş böyle
bir yeri
bir yeri
Şahın gözlerinde mercan
parlarmış
parlarmış
Kuytu köşede ağlar kıskanırmış
elçiler
elçiler
Renk renk çiçekler açarmış
tarlalarda
tarlalarda
Ebem kuşağı süslermiş
kubbeyi
kubbeyi
Şebnemlerden taçlar kuşanırmış
insanlar
insanlar
…….
Her gün bir düğün her gün
eğlence
eğlence
Burada ne keder varmış ne de gam
Her yerde neşe herkeste endam
Binlerce yıl sürmüş bu mutlu
saadet…
saadet…
Hiç kimsede yokmuş hiçbir
şikayet
şikayet
Epeyce zamandır beklemiş tanrı
Ta ki herkesler unutunca bu
kutlu adı
kutlu adı
Demiş ki ders vermenin geldi
zamanı
zamanı
Ölüm nedir bilinmeyen bu
yurtta
yurtta
Duyulmuş ki şah olmuş çok kötü
hasta
hasta
Kıpırdayamaz düşmüş yatağa
Kaplamış herkesi bir korku,
telaş
telaş
Solmaya başlamış şehrin gülleri
Ebem kuşağı gizlenmiş
dağlara
dağlara
Güzeller bir bir kaçmış
meydandan
meydandan
Sular durulmuş ansızın
sazlıklar kurumuş
sazlıklar kurumuş
Şahın hastalığı her yerde
duyulmuş
duyulmuş
Bir ölüm havasıdır kaplamış göğü
Ne bir ilaç çare ne de bir büyü
Kimseler inanmamış nasıl olur bu
Hiç duyulmamış bu güne kadar
Bu şehirde birinin hasta olduğu
…….
Sonra bilinmez o ses duyulmuş
Kim cennet kurduğunu düşünen
sefil
sefil
Kim tanrının adını unutan gafil
Kim gerçeği unutturan o aptal
cahil
cahil
Susar diller ve düğümlenir boğaz
Buz keser ırmağı kuruca ayaz
Yıkılır düşer yere incisi
doğunun
doğunun
Sızlar kalpler korku alır yerini
tutkunun
çığlıklar feryatlar sarar
kubbeyi
kubbeyi
Yok böyle bir nara
Savrulur insanlar bir yerden
bir yere
bir yere
Herkesin aklında aynı serzeniş
Kim söyledi tanrıya
doğunun varlığını
doğunun varlığını
Kim duyurdu tanrıya şahın
öldüğünü
öldüğünü
Doğunun incisi düşerken yere
Son pişmanlık etmedi kimseye çare
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder