31 Aralık 2016 Cumartesi


 
      DOĞUNUN İNCİSİNDE BİR ZAMAN
Güneşin  doğusunda bir zaman

Çalınırmış en güzel  raksı
baharın

Ceylan işlemeli
 sazlıklardan

Kutlu güzeller  çıkarmış
meydana

Vurulurmuş  davullar en hoş tınıyla

Sefahat  birikirmiş
 üstüne şehrin

Yeryüzü yaratıldığından beri

Kimseler görmemiş  böyle
 bir  yeri

 

Şahın gözlerinde mercan
parlarmış

Kuytu köşede ağlar kıskanırmış
elçiler

Renk renk çiçekler açarmış
tarlalarda

Ebem kuşağı süslermiş
 kubbeyi

Şebnemlerden taçlar kuşanırmış
 insanlar

…….

Her gün bir düğün her gün
eğlence

Burada ne keder varmış ne de gam

Her yerde neşe herkeste endam

Binlerce yıl sürmüş bu mutlu
saadet…

Hiç kimsede yokmuş hiçbir
şikayet

Epeyce zamandır beklemiş tanrı

Ta ki herkesler unutunca bu
 kutlu adı

Demiş ki ders vermenin geldi
zamanı

Ölüm nedir bilinmeyen  bu
 yurtta

Duyulmuş ki şah olmuş çok kötü
hasta

Kıpırdayamaz düşmüş yatağa

Kaplamış herkesi bir korku,
telaş

Solmaya başlamış şehrin gülleri

Ebem kuşağı  gizlenmiş
 dağlara

Güzeller bir bir kaçmış
meydandan

Sular durulmuş ansızın
sazlıklar kurumuş

Şahın hastalığı her yerde
duyulmuş

Bir ölüm havasıdır kaplamış göğü

Ne bir ilaç çare ne de bir büyü

Kimseler  inanmamış nasıl olur bu

Hiç duyulmamış bu güne kadar

Bu şehirde birinin hasta olduğu

…….

Sonra bilinmez o ses duyulmuş

Kim cennet kurduğunu düşünen
sefil

Kim tanrının adını unutan gafil

Kim gerçeği unutturan o aptal
cahil

Susar diller ve düğümlenir boğaz

Buz keser ırmağı kuruca ayaz

Yıkılır düşer yere incisi
doğunun

Sızlar kalpler korku alır yerini tutkunun

çığlıklar feryatlar sarar
kubbeyi

Yok böyle bir  nara

Savrulur insanlar bir yerden
bir yere

Herkesin aklında aynı serzeniş

Kim söyledi  tanrıya
doğunun varlığını

Kim duyurdu tanrıya şahın
öldüğünü

Doğunun incisi düşerken yere

Son pişmanlık etmedi kimseye çare

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder