11 Ocak 2017 Çarşamba
ELLERIN LEYLAK KOKUYOR
durma vakti geldiğinde durmalı insan
beklemek sözünü çıkartalı çok oldu hafızamdan
şimdi bir kuş var uzakta
ben yaklaştıkça kaçıyor
ben uzaklaştıkça yaklaşıyor
bir kuş bir sır gibi duruyor
kuşların elleri leylak kokar mı
senin ellerin leylak kokuyor
bir sayfa daha bitiyor takvimden
kaç sayfa kaldı kim biliyor
sonra kuş uçuyor başka bir kuş konuyor
yaklaşıyorum o da korkuyor
senin ellerin leylak kokuyor ...
sonbahar eylülle başlardı önceden
ağaçlardan yapraklar kopardı bir bir
ayrılırdı yeşil fonlardan toprak
yağmurlar gelirdi
ıslak ve sıcak olurdu dünya
bahar olsun da sondan olsun derdin
kuş konardı yanımıza
sonbaharda hangi çiçek olurdu hatırla derdin
direk söylemezdin söyleyeceğini
ben anlamazdan gelir gülüp geçerdim...
gitme vakti geldiğinde gitmeli insan
ayrılık lafını çıkartalı çok oldu hatıramdan
şimdi kuşlar yok
yaşadığım şehir bambaşka
mevsimler bir birine o kadar çok benziyor
kimsenin ellerini koklamıyorum
yağmur toprağa düşmek için çırpınıyor
ben şemsiyelerle geziyorum
insan gülsün de sonradan gülsün derdin
kuşlar uçuyor neden sonra
sanki ilk defa bir kus görüyorum
ellerin leylak kokuyor
bu mevsimde hangi çiçek açıyor
beyaza bürünüyor bütün renkler
gözlerimi kapatıyorum...
bitme vakti geldiğinde bitmeli insan
belki lafını çıkartalı çok oldu hafızamdan
gülüyorum kuşlar kaçmıyor artık
konuyorlar tepeme
her mevsim başka başka çiçekler oluyorum
sonra leylak kokusu duyuyorum
biliyorum biliyorum
ama ben de senin gibiyim
anlatamıyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder