SENI ANLATMAK
Oysa gecenin gözü çoktu
Yalniz hic biri görmüyordu
Kadınlarla dolu sokakta
Ahmaklar eğleniyordu
Sesini duydum ilkin
Dedim ki bu bir peri
Arkamdan köpekler gülümsedi
Yalandı yazdığım onca şiir
Seni anlatmak için olman gerekir
21 Aralık 2017 Perşembe
4 Aralık 2017 Pazartesi
NASRULLAH
Rızk kapısı
Sen mahzun bir güvercin olursun Nasrullahta
Uçar ve konarsın her gün şadırvan üstüne
Ben bazen genç bir kız olurum
bazen küçük bir çocuk
ellerimde simit olur ,buğday, çeltik
ellerimde doyarsın elbet
Nasrullah bereket Nasrullah merhamet
Yetim duası
Sen Allah dostusun Nasrullahta
Sıkıldıkça gelirsin darlandıkca gelirsin
Ben bazen öksüz bir çocuk olurum
bazen kimsesiz bir ihtiyar
Dilimde hayır olur ellerimde niyet
Içimde huzur duygunlugu
Ruhum ancak yanında unutur yorgunluğu
Komsu hakkı
Sen zamanın efendisisin Nasrullahta
Tez zaman olursun geçmez zaman olursun
Ben bazen telaşlı bir yolcu olurum
bazen aylak bir adam
Sen durmazsin duraksamazsin
kimseyi kimseden ayırmazsin
Nasrullahta açtınsa gözlerini
an herkese aynı an
Vaktin dolunca anlarsın
MERYEM
Meryem
Herkes kendi dinine göre gömülecekse
Yum güzel gözlerini
Mine çiçeği solsun
Kuzguni iklim her yanım
Kuzguni sema
Kuzguni bir muamma
Sen gidiyorsun
Nardan ,Incirden
ve zeytinden başka
Her ne varsa
Toprağa ait
Ambarlarda yansın, tutussun
Külden kubbeler oluşsun
Mahmur çiçeği solsun
Sen gidiyorsun
Çile nedir ki sana
Etrafını sararken fücur
Ancak itaat ve dua
Şifa buldun mu
Kalbin hezayanına
Suallerim senin
Benim
günahımı da çekeyecek misin
Bırak kan çanağı dolsun
Fesleğen çiçeği de solsun
Sen gidiyorsun
Yanacaksam
Sen ateşten degilsin ki
ağlamayı bırak
Boyun egersem ona
boyun bukecekler bana
Bu mudur istediğin
Daha fazlası yok
Isterse sürem dolsun
Dilim mezarıma çiyanlar doğursun
peygamber çiçeği de solsun
Gidiyorsun
Meryem
Senin üzerine and içmeyecegim
Yemin olsun
Git artık
sende biliyorsun
Meryem
Herkes kendi dinine göre gömülecekse
Yum güzel gözlerini
Mine çiçeği solsun
Kuzguni iklim her yanım
Kuzguni sema
Kuzguni bir muamma
Sen gidiyorsun
Nardan ,Incirden
ve zeytinden başka
Her ne varsa
Toprağa ait
Ambarlarda yansın, tutussun
Külden kubbeler oluşsun
Mahmur çiçeği solsun
Sen gidiyorsun
Çile nedir ki sana
Etrafını sararken fücur
Ancak itaat ve dua
Şifa buldun mu
Kalbin hezayanına
Suallerim senin
Benim
günahımı da çekeyecek misin
Bırak kan çanağı dolsun
Fesleğen çiçeği de solsun
Sen gidiyorsun
Yanacaksam
Sen ateşten degilsin ki
ağlamayı bırak
Boyun egersem ona
boyun bukecekler bana
Bu mudur istediğin
Daha fazlası yok
Isterse sürem dolsun
Dilim mezarıma çiyanlar doğursun
peygamber çiçeği de solsun
Gidiyorsun
Meryem
Senin üzerine and içmeyecegim
Yemin olsun
Git artık
sende biliyorsun
25 Kasım 2017 Cumartesi
BÜYÜKLERİN MASALLARI
Dünya Sindirellanın ayakkabısı altında ezilmiş
O zamanlar hiç bir kız pamuk prenses değilmiş
Gökten üç ayva düşmüş üçünude cadı yemiş
Keloglan bir zamanlar bildiğin rapunzelmiş
Padişahın üç kızı olmuş üçünunde beş atı
Alice'e tapulanmış Ankara otagarı
Dedem korkut anlatır buralar hep bağ imiş
Doğrucu Davut ile Pinokyo çok iyi arkadaş imiş
Yedi dev toplanmış girmişler bir danaya
Karlar kraliçesi yazlıgı vermiş kiraya
Don kişot babasının yanında sakar bir terzi imiş
Çizmeli kedi çarşıda eskiden terlikçi imiş
Kibritci kız ile cakmaktaş amca ile yigendi
Hansel ile grathel hergün etli ekmek yerdi
Kırk haramiler nüfusa kayıtlı değildi
Kırmızı başlıklı kızı derler ki örgücüler yedi
Alaattinin sihirli lambası aslında digitaldi
Nasrettin hoca Akşehir'e derler ki Mars'tan geldi
Parmak kadar kızı guliver niye azarlamış
Altın yumurtlayan tavuğu çilli horoz pazarlamış
Derlerse bana nerden uydurdun sen bunları
Çocukları kandırmasın diye büyüklerin masalları
Dünya Sindirellanın ayakkabısı altında ezilmiş
O zamanlar hiç bir kız pamuk prenses değilmiş
Gökten üç ayva düşmüş üçünude cadı yemiş
Keloglan bir zamanlar bildiğin rapunzelmiş
Padişahın üç kızı olmuş üçünunde beş atı
Alice'e tapulanmış Ankara otagarı
Dedem korkut anlatır buralar hep bağ imiş
Doğrucu Davut ile Pinokyo çok iyi arkadaş imiş
Yedi dev toplanmış girmişler bir danaya
Karlar kraliçesi yazlıgı vermiş kiraya
Don kişot babasının yanında sakar bir terzi imiş
Çizmeli kedi çarşıda eskiden terlikçi imiş
Kibritci kız ile cakmaktaş amca ile yigendi
Hansel ile grathel hergün etli ekmek yerdi
Kırk haramiler nüfusa kayıtlı değildi
Kırmızı başlıklı kızı derler ki örgücüler yedi
Alaattinin sihirli lambası aslında digitaldi
Nasrettin hoca Akşehir'e derler ki Mars'tan geldi
Parmak kadar kızı guliver niye azarlamış
Altın yumurtlayan tavuğu çilli horoz pazarlamış
Derlerse bana nerden uydurdun sen bunları
Çocukları kandırmasın diye büyüklerin masalları
24 Kasım 2017 Cuma
OLMAYAN BİR ZAMANDA
Nasrullahta içtiğim bir avuç suydu adın
Gözleri zeytuni
Yüreği asrı saaddetten kalma
Her giden döner derler buraya
Her dönen gideni arar burda
Ben
Bir kalp taşırım zulamda
Sen
olmayan bir zamanda
Eskilde bir günebakandi adın
Gözleri zeytuni
Gülüşü cennetten kalma
Yağmur sen olurdun burda
Bereket ,her gün seni ummakla
Ben
Bir kalp taşıyorum zulamda
Sen
Olmayan bir zamanda
Çatak da soğuk bir kış günüydü adın
Gözleri zeytuni
Kızıl saçları güneş kızlarından kalma
Her gelen özlerdi burda
Her giden özlenirdi burada
Ben
bir kalp taşıyacağım zulamda
Sen
Olmayan bir zamanda
Sarıyahşide bir gurbetçi eviydi adın
Gözleri zeytuni
Güzelliği zuleyhadan kalma
Tarlalar hasret kokar burada
Toprağa dönmektir dönmek vatana
Ben
Bir kalp taşıdım zulamda
Sen
Olmayan bir zamanda
Memleketimde bir türküydü adın
Gözleri zeytuni
Sesi çocukluğumdan kalma
Evvel sen olurdun burda
Ahir ,senden ayrı kalmakla
Ben
Bir kalp taşımıştım zulamda
Sen
Olmayan bir zamanda
15 Kasım 2017 Çarşamba
SEN VE BEN OLMAYAN NE VARSA ARTIK
Dünyanın herhangi bir köşe başına yüzünü sakladım
Ayrılıp ayrılıp geldim kendimden
Açla ekmek hallaçla pamuk gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
aşk ve ölüm misali
hayata dair
Buydu bütün bildiklerim
Süslü dükkânlar arasında buldum kendimi
çocuk düşleriydi heryerim
Gizli cebimde en tatlı gülüşlerim
Utanmadan baktım orda sana
Giydiğim yamalı bir kostümdün oysa
Tükendim dağ başlarında bahar beklerken
Kimsesiz bir yurt çocuğu şefkat beklerken
Yoktun her şiir başında adın beklerken
Tutundum umuda
bir örümcek ağına düşer gibi
Beklemeye dair
yağmurla bulut toprakla fidan gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Yazdıklarının inkarcısi değilken gözlerim
Kahramanını öldüren katil oluyordum her sabah
Yoksul ayaklarım yorgun
kırılgan gururum taşlar altında kalırken
İçimin acıyan her yanıydın sen
Dua kapısındaki sözler arasında
Dik yokuşların eğik yamaçlarında
Ansızın mutluluk dileğim oluyordun
Bildiğim yabancı bir isim değildin oysa
Yaratana dair
Bülbül ile gül çocuk ve şeker gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
İlkbahar sesinde nefesim olurken
Kuşlar kadar özgür oluyordum
Göklerde ve yerde olmayan her ne ise
Üzgün gençliğimin sızılarıni alıp
Göç ediyordu dünyadan
Damarda kan limanda gemi misali
Yaşatmaya dair
Nuhtan geriye kalan tufanım ben
Şimdi bambaşka alemlerin efendisi oldunsa
Kurduğun düzenden değil midir bu
Seni aramak cümlelerin neresinde bilmem
Köşe başında sakladığım yüzün buysa
Ancak bana mı küsecek kalbim
Ancak bana mı sitemler durup dururken
Allahla kul can ile canan gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Sevmeye dair
Kısacık bir ömürdüm oysa
Bir masal kadar garip
Yırtılan sayfalar gibi kayıp
Kime ait bilmeden silinen anılar gibi
Çıkmaz bir sokak aradım bunca yıl
Elbet bana dönerek bulunmayacaktı
Anladım çözülmeyecekti sır
Geçen zaman mıdır insan
Yoksa zamanımı geçmiştir insanın
Cevabını bulursam eğer
Kendime ait
Tırtılla kelebek közle ateş misali
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Birbirimize dair ....
Dünyanın herhangi bir köşe başına yüzünü sakladım
Ayrılıp ayrılıp geldim kendimden
Açla ekmek hallaçla pamuk gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
aşk ve ölüm misali
hayata dair
Buydu bütün bildiklerim
Süslü dükkânlar arasında buldum kendimi
çocuk düşleriydi heryerim
Gizli cebimde en tatlı gülüşlerim
Utanmadan baktım orda sana
Giydiğim yamalı bir kostümdün oysa
Tükendim dağ başlarında bahar beklerken
Kimsesiz bir yurt çocuğu şefkat beklerken
Yoktun her şiir başında adın beklerken
Tutundum umuda
bir örümcek ağına düşer gibi
Beklemeye dair
yağmurla bulut toprakla fidan gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Yazdıklarının inkarcısi değilken gözlerim
Kahramanını öldüren katil oluyordum her sabah
Yoksul ayaklarım yorgun
kırılgan gururum taşlar altında kalırken
İçimin acıyan her yanıydın sen
Dua kapısındaki sözler arasında
Dik yokuşların eğik yamaçlarında
Ansızın mutluluk dileğim oluyordun
Bildiğim yabancı bir isim değildin oysa
Yaratana dair
Bülbül ile gül çocuk ve şeker gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
İlkbahar sesinde nefesim olurken
Kuşlar kadar özgür oluyordum
Göklerde ve yerde olmayan her ne ise
Üzgün gençliğimin sızılarıni alıp
Göç ediyordu dünyadan
Damarda kan limanda gemi misali
Yaşatmaya dair
Nuhtan geriye kalan tufanım ben
Şimdi bambaşka alemlerin efendisi oldunsa
Kurduğun düzenden değil midir bu
Seni aramak cümlelerin neresinde bilmem
Köşe başında sakladığım yüzün buysa
Ancak bana mı küsecek kalbim
Ancak bana mı sitemler durup dururken
Allahla kul can ile canan gibi
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Sevmeye dair
Kısacık bir ömürdüm oysa
Bir masal kadar garip
Yırtılan sayfalar gibi kayıp
Kime ait bilmeden silinen anılar gibi
Çıkmaz bir sokak aradım bunca yıl
Elbet bana dönerek bulunmayacaktı
Anladım çözülmeyecekti sır
Geçen zaman mıdır insan
Yoksa zamanımı geçmiştir insanın
Cevabını bulursam eğer
Kendime ait
Tırtılla kelebek közle ateş misali
Sen ve ben olmayan ne varsa artık
Birbirimize dair ....
14 Kasım 2017 Salı
SEVDAYA DAIR
Şimdi kapanır perde
Kırılır gümüşlük
Aklıma gelir
olmayacak şeyler
Sonradan olsa
bilirdim oysa
Sevdaya dair bu kadar
Ellerim titrer
kalbim tutuşur
ötesi yok anlatamam
Yılların gerisinde
sesini duyduğum o gün
bilmezdim böylesi
Aşk yalan
Şimdi kapanır kapı
Kırılır şamdan
Aklıma gelir
olmayacak şeyler
Sonradan olsa
bilirdim oysa
Sevdaya dair bu kadar
Gözlerin yaşlı
dilinde adım
ayrılalım demiştin
kimse üzülmeden
Yılların gerisinde
nefesim nefesinde
sevdaya dair
bilmezdim böylesi
Aşk yalan
Şimdi kapanır perde
Kırılır gümüşlük
Aklıma gelir
olmayacak şeyler
Sonradan olsa
bilirdim oysa
Sevdaya dair bu kadar
Ellerim titrer
kalbim tutuşur
ötesi yok anlatamam
Yılların gerisinde
sesini duyduğum o gün
bilmezdim böylesi
Aşk yalan
Şimdi kapanır kapı
Kırılır şamdan
Aklıma gelir
olmayacak şeyler
Sonradan olsa
bilirdim oysa
Sevdaya dair bu kadar
Gözlerin yaşlı
dilinde adım
ayrılalım demiştin
kimse üzülmeden
Yılların gerisinde
nefesim nefesinde
sevdaya dair
bilmezdim böylesi
Aşk yalan
1 Kasım 2017 Çarşamba
DÜŞÜNDÜKLERIME DAİR
Ayaklarımın altında yaşam kırıntısı
Lazarustan beri diriliyor bulgular
Kime söylesem çekinir olmuş
Uhrevin içinde evreni duygular
Buhranlarımda uykuya dalan nefesler
Asırlardır hep aynı şarkıyı söyler
Çemberim daireden bozma kutuplar
kulaktan duymadır bütün bildiklerim
Olgular yanılgıya düşmeye mahkum
En son şiirini yazarken ruhum
Dalgıçlar dehlizlere işlesin hücum
Rotasız gemilerim limanda duygun
Kimle kavgalı beynimdeki zındık
Vur ki açılsın diyor mahremin yeri
Aynalar kırılgan kitaplar yırtık
Düşünceler benden bir adım geri
Aynı sanıyla bulduğum tespit
Bozulur evvelden uydugum akit
Şimdi bambaşka doğrular arar
Kendi zamanından sıyrılan vakit
Yazgiyla pervasız ,düğümle sicim
Kanunlar hasta karunlar olmustur hekim
Var ile yok arasındaki olası yerim
Kendi benliginde senler arıyor
Dostuma sır olur sırrıma halil
Kuvvetten ötedir ,vicdandan celil
Huzurdan zengin ,kibirden sefil
Kendi katlime bulduğum delil
Hangi veya varki cümlesine ben kadar bağlı
Aklım ikircik içinde bir büyük kaygı
Önce sev dedi dilim sonrası saygı
Her şiir benden bir şey çalıyor
Ayaklarımın altında yaşam kırıntısı
Lazarustan beri diriliyor bulgular
Kime söylesem çekinir olmuş
Uhrevin içinde evreni duygular
Buhranlarımda uykuya dalan nefesler
Asırlardır hep aynı şarkıyı söyler
Çemberim daireden bozma kutuplar
kulaktan duymadır bütün bildiklerim
Olgular yanılgıya düşmeye mahkum
En son şiirini yazarken ruhum
Dalgıçlar dehlizlere işlesin hücum
Rotasız gemilerim limanda duygun
Kimle kavgalı beynimdeki zındık
Vur ki açılsın diyor mahremin yeri
Aynalar kırılgan kitaplar yırtık
Düşünceler benden bir adım geri
Aynı sanıyla bulduğum tespit
Bozulur evvelden uydugum akit
Şimdi bambaşka doğrular arar
Kendi zamanından sıyrılan vakit
Yazgiyla pervasız ,düğümle sicim
Kanunlar hasta karunlar olmustur hekim
Var ile yok arasındaki olası yerim
Kendi benliginde senler arıyor
Dostuma sır olur sırrıma halil
Kuvvetten ötedir ,vicdandan celil
Huzurdan zengin ,kibirden sefil
Kendi katlime bulduğum delil
Hangi veya varki cümlesine ben kadar bağlı
Aklım ikircik içinde bir büyük kaygı
Önce sev dedi dilim sonrası saygı
Her şiir benden bir şey çalıyor
6 Ekim 2017 Cuma
SAIRE SANA VE SIIRE DAIR
Ne zamanı şimdi eskiden bir dem almanın ,
ne de zamanı bir demlik hatıranın
...
Bazen şiir kitaplarında ararım seni
Aşk deyince ansızın donar dilimde kelimeler
Yüzyüze baktığım yüzler olursun
Ve ne demekse kadir kıymet bilmek
Kendinden hayatlar uydurursun
Şair olmak için ne olmak gerek ?
Beni bilirsin, yazarım durduk yere
Cümlelerin en gizli yerine koymuşken adını
Bir şeyler yitirilirmiş bir şeylerin içinde
Bulsam kaybetmem elbet keşkeli günlerimi
Bulsam ,sımsıkı tutarım ellerini
Bulsam, sarıp sarmalarım seni
Allah'tan saklayacak hazinem olursun bulsam
Kalbim telaşlanır şiirim oldugun zamanlar
kabullenmek istemem sözcüklerimi
çekerim hislerimden hislerini
bitsin isterim artık herşeyin
Kilitlerim, tutsak kalır benimle hülyalarım
Derinlere dalmadan çıkamam bilirsin
Geceleri uyuyorken gözlerimde gözlerin
Kendinden gelmezsin güzel olan her ne isen
hep ayrı ayrı hüzün takarsın peşim sıra
Birbirine dost olur gönül kırıklarım
Karartır başkalarının günlerinide günlerim
Sonra şiir okurum kime ait bilmeden
Elaydı gözleri ,belki yeşil belki de siyahtı derim
Belki kumraldın , belki sarışın belki esmerdi tenin
Hatırlamak istemem istediklerimi
Geçiyor işte bir an ,bir gün, bir zaman daha
Yiten benim, giden benim, biten ben
ne koyarsan koy adımı benim ben
Sen yeşil konak kapısına küçük bir gülüş için geri gelmeyeceksen eğer
Ve elim utanarak değmecekse o eylül günlerinde eline
Gözlerin bakmayacaksa gözlerime sıcak mı sıcak
Düşünürüm
sonsuzsa cennet yada cehennem
Ve
sen cennetim degilken
Ben cehenneminsem
Son bulur oyun kapanır perde
Şair ve sen ,damla damla düşerken yere
.....
Ne zamanı şimdi eskiden bir dem almanın ,
ne de zamanı bir demlik hatıranın
...
Bazen şiir kitaplarında ararım seni
Aşk deyince ansızın donar dilimde kelimeler
Yüzyüze baktığım yüzler olursun
Ve ne demekse kadir kıymet bilmek
Kendinden hayatlar uydurursun
Şair olmak için ne olmak gerek ?
Beni bilirsin, yazarım durduk yere
Cümlelerin en gizli yerine koymuşken adını
Bir şeyler yitirilirmiş bir şeylerin içinde
Bulsam kaybetmem elbet keşkeli günlerimi
Bulsam ,sımsıkı tutarım ellerini
Bulsam, sarıp sarmalarım seni
Allah'tan saklayacak hazinem olursun bulsam
Kalbim telaşlanır şiirim oldugun zamanlar
kabullenmek istemem sözcüklerimi
çekerim hislerimden hislerini
bitsin isterim artık herşeyin
Kilitlerim, tutsak kalır benimle hülyalarım
Derinlere dalmadan çıkamam bilirsin
Geceleri uyuyorken gözlerimde gözlerin
Kendinden gelmezsin güzel olan her ne isen
hep ayrı ayrı hüzün takarsın peşim sıra
Birbirine dost olur gönül kırıklarım
Karartır başkalarının günlerinide günlerim
Sonra şiir okurum kime ait bilmeden
Elaydı gözleri ,belki yeşil belki de siyahtı derim
Belki kumraldın , belki sarışın belki esmerdi tenin
Hatırlamak istemem istediklerimi
Geçiyor işte bir an ,bir gün, bir zaman daha
Yiten benim, giden benim, biten ben
ne koyarsan koy adımı benim ben
Sen yeşil konak kapısına küçük bir gülüş için geri gelmeyeceksen eğer
Ve elim utanarak değmecekse o eylül günlerinde eline
Gözlerin bakmayacaksa gözlerime sıcak mı sıcak
Düşünürüm
sonsuzsa cennet yada cehennem
Ve
sen cennetim degilken
Ben cehenneminsem
Son bulur oyun kapanır perde
Şair ve sen ,damla damla düşerken yere
.....
BANA VE BENİM OLANA DAIR
Anlamsız insanlar yoksunluğu peşimde
Huzurlu sokağı olmayan bu şehrin ıssız yerlerinde
Göçebe bir kuş gibi diyardan diyara
herseyden kiymetli bildigim gurur taşıyorum
Içimi açarım görünmeze
ellerim kırılır, ateşe düşer kirli ihtiraslarım
her tarafta baska baska güzellikte uzanan soğuk uçurumlarım
belki de boğulur diye
bütün benligimde gizledigim o çirkin fitrat
Öteden beridir duyduğum savaş çığırtkanlığına gebe kalır kainat
Korkarak adım adım kaçarım. lambalardan ve aydan
Arkamda tanımadığım hükümlü hükümsüz ayak seslerin
Yaklaşıyor belki yakın belki uzak yollardan
Sürgün kibir kabilesinden kusursuz insanlarım
Her şeye itiraz eden var ya şimdi suskunca kabul bekler
ecel doguma yaklaşmanın zamanında
bırak duygun kalsın geceler
Ölmek hangi dilde kolaydı bana konuşmadan kim anlatır
Yaşamak diyorsun üstat
kör kapılara anahtar aramak mıdır?
Anlamsız insanlar yoksunluğu peşimde
Huzurlu sokağı olmayan bu şehrin ıssız yerlerinde
Göçebe bir kuş gibi diyardan diyara
herseyden kiymetli bildigim gurur taşıyorum
Içimi açarım görünmeze
ellerim kırılır, ateşe düşer kirli ihtiraslarım
her tarafta baska baska güzellikte uzanan soğuk uçurumlarım
belki de boğulur diye
bütün benligimde gizledigim o çirkin fitrat
Öteden beridir duyduğum savaş çığırtkanlığına gebe kalır kainat
Korkarak adım adım kaçarım. lambalardan ve aydan
Arkamda tanımadığım hükümlü hükümsüz ayak seslerin
Yaklaşıyor belki yakın belki uzak yollardan
Sürgün kibir kabilesinden kusursuz insanlarım
Her şeye itiraz eden var ya şimdi suskunca kabul bekler
ecel doguma yaklaşmanın zamanında
bırak duygun kalsın geceler
Ölmek hangi dilde kolaydı bana konuşmadan kim anlatır
Yaşamak diyorsun üstat
kör kapılara anahtar aramak mıdır?
23 Eylül 2017 Cumartesi
LEYLIZER
Leylizer
Açtığını bilmeyen bir gül olsun ki
Bunca bülbül çöle düşmüş bilmesin
Leylizer
Yandigini bilmeyen bir kor olsun ki
Bunca ateş suya düşmüş bilmesin
Leylizer
Söylediğini bilmeyen bir dil olsun ki
Bunca şair lala düşmüş bilmesin
Leylizer
Sevildiğini bilmeyen bir yar olsun ki
Bunca gönül göze düşmüş bilmesin
Leylizer
Durduğunu bilmeyen bir han olsun ki
Bunca yorgun yola düşmüş bilmesin
Leylizer
Doğduğunu bilmeyen bir gün olsun ki
Bunca canlı rahme düşmüş bilmesin
Leylizer
Olduğunu bilmeyen bir an olsun ki
Bunca anı yoğa düşmüş bilmesin
7 Temmuz 2017 Cuma
BAZI ŞEYLERE DAIR
Geceden korkardım o yüzden hep açık olurdu odamda ışık
Sonra büyüdüm işte kim inanır ki içim ölmüş bir çocuk
Sana her şeyi anlatamam çekiniyorum ketum halim yara alır diye
Sonra prensibi olan bir adamdan ne kalır ki geriye
Bahsedelim mi bu adalet bu hak yeme bu hep kayirmacalar
Umrumda olmaz bilir misin midem ağriyorken insanlar
Sonra karnım tokken hiçbir şeye ihtiyaç duymazken
Ne güzel oluyor fakirlik yok olsun demek
Benim şiirlerim okunmuyor arkadaş okurmusun demedikce
Sonra kimse ilgilenmiyor kardeşim kendisinden söz edilmedikce
Bunca yıldır neme lazımsa o kadar söz yazdım durdum
Kendim üzüldüm kendime
kendim kendimle teselli buldum
Her tarafımda bir ağrı yorgunum nasıl bir hastalıksa bu
Kaç kez ölüm sahneleri dönüyor sıkıntılı kafamda
bazen net her şey bazen buğulu
Arkamdan ağlıyor sevdiklerim ve gülümsüyor azrailim
Sonra zamansız öldü diyor ortamın en lüzumsuzu
Bahcemde dikende olabilir lakin
Seni hatırlatır diye istemiyorum çiçekler
Üzülürum diye mi söylemiyordun bana
kokmazmış sevgilim menekseler
Saatleri ayarlayın öyleyse bu gece uzun olmayacak
Ister çan sesi ister sela isterseniz
seslenmeden buyurun
Bu kadar yenilgiyle pes etmiyorum elbet
Bir dileği olur muydu diye ölülerin
Seni bekledim farzet
Güzergahı belliydi kısa dümdüz yolumun
Karşıma çıkmasaydın bilmem ki şair olurmuydum
16 Haziran 2017 Cuma
MAVİ ÖZGÜRDÜR ANCAK....
mavi özgürdür ancak mavi kalabildigi kadar ayak izlerimde uzanan toplu mezarlar
Issız çöllerin sakinlerine savuruyor beni
Güzel atlar diyarında at kalmadığını anladığım günden beri
Ruzgara sakladığım her şeyini bir bir topluyorum
ıssız çöllerin sakinlerine karışıyorum
Şimdi ruh bültenlerinde karla karışık içim
Dinle belki çekilir bir kaç söz ederim
geceden sonra birbirimize dair saklı gizli kalan
Heyhat bana göre değil aslında dert anlatması zamanın kötülüğünden dem vurması
Aydınların durduk yere susması
Hayallerimin bitmesi
çocukluğumun küsmesi
Her neyse ışte iki dakikalık zevk içindi bütün bunlar
Yaz dediler bana ne yazayım ki hep yalan
O dar çıkmaz pis sokaklardan seninle geçtiğim zaman
gerçekti yalnız gereksizdi onca yaşanan
Hayalciydim sana göre
bana göre gençtim
Düne göre realistim belki
kime göre neyse ne işte
Bilir misin ben bilmem otobüs garında sevgili beklemeyi
güzel bir kadını uzun uzun seyretmeyi
içimden geçenleri hilesiz hurdasız anlatamam oysa üstat der bana uzaktaki sevilesi bir arkadaş
Mavi ancak mavi kalabildiği kadar özgürdür derim bu kadar
Yaklaş yaklaş biraz daha yaklaş
herşeyim adım kadar benim
Sonra sende uzaklaş......
9 Mayıs 2017 Salı
ANADOLU
Ben bir iğde ağacıyım bozkır toprağında
Yada bir gülüm cami avlusunda
Ha gece açacağım ha gündüz
Kırda papatyayım bahçede sündüs
Sesim öyle tatlı ses olur ki doğada
Kemençe kadar kaval kadar güzel
Bülbülüm kanaryayım mesela
Varlığım aşk tadında gelir sana
Karanlık olsada gökyüzü
Korkacak bir şey yok
Koskoca bir fenerim boğazda
Yıldızım belki belki de mehtap Çamlıca'da
Belkide aydınlık saklı bir huzur Ayasofya'da
Belkide Şems'im ben Mevlana kapısında
İnsanlar mutlu doğmalı diye
Şarkılar söylüyorum doğumhanede
Kimsesiz çocuklar yok yurdumda
Ben bir anayım ben bir baba icabında
Ayrım yok gel gör bektaşi dergahında
Hani memleket dedikleri bu olsa gerek
Tarlalar dolgun özlemler kısa
Yüzlerde pembelik allık
Tepeler yeşil mi yeşil
Her yanında deniz yahut göl yahut bir dere
Bir köy okuluyum memleketin en uzak yerinde
Bütün kapıların üstünde üzerlik olsun
Dağlarda kekik kokusu sözümde karacaoğlan
Yaylalarında kuzu sesi öyle içten türkülerim
Halay başında gök gözlü kızlar benim
Tayların üstünde boy boy oğlanlar
Dumanı tüten ocaklar bekler beni
tanrı misafiriyim
Tarhana kokusu ve ekmek buğusudur vatanım
Aç karınlar yok tok gözlü tarihinde
Eller yalnız şükrana açık niyetler belli
Binbir çiçek içinde bir tek uyumsun
Bereketimsin benim, pir sultan soyusun
Yunus Emre'nin dilinde minnet kulusun
Kilisende caminde havranda
sonsuz huzursun
medeniyet kapısı hoşgörü yolu
Şimdiki değil çok eski anadolu
SUSMAMA DAİR
Sesimin içinde yılgınlar dolaşır
Korkarım anlar diye bazen korkular
hep bir telaş gelir bana bulaşır
anlatamam sen anla diye beklerim
ayaklarımın sızlaması
ve kalbimin beni suçlaması
geçmiyor uzun zamandır
kime çatsam ben suçlanıyorum
aynalar artık yaşlısın diyor
yaşım oysa otuz dört
pencere kenarında beklemiyorum seni
yada karalamıyorum anı defterini
o kadar pes yani o kadar yenik
hayat cümleler kurarak mı çözülecek
sonra ben öyle böyle bir şair de olamadım henüz özlüyorum kelimesi çok büyük
altından kalkamadığım şeyler var söyleyemem
bu kadar kibir ve gurur bu ketum halim
başka hangi yaratıkda var bilmiyorum
kendimi oradan oraya atıyorum
düşsem tutarsın
keşke öyle olmasa kırılsam parçalansam istediğim bu mu kendime sormalıyım kendim kendime cevap verirmiyim
buna da kendim mi cevap vermeliyim
çok basit bir insan olmam gerekli aslında herşeyin basit olması gerekli gibi bir tezim var neyseki beni dinleyen yok
bir yanım uçurum yüzüm gülüyor
hergün bir gün bir günümü alıp gidiyor
Bu boşluk beni kemirmekten sıkılmayacak
Hangi romana kaçsam kahramanı değilim
Beni ikna et gördüğün gibiyim
Öyleyse durum çok çok vahim
Zamanı geliyor zamanı gelmesi gereken şeyin
Süslü cümlelerle elvada dememi bekle
Herşeye kızgınım desem yalandır lakin
Beynim yürümüyor durdum düşünmedim
Kendi iç acılarımda yaktığım bir şey olmasaydım
Ve konuşabilseydim sıradan olan şeyleri
Ve susmasaydım kendime
Ve olabilir böyle deseydim
Ve başka başka hikayeler dinleseydim
Ve bir yaz kasabasında büyüseydim
Ve çok bilseydim bilmediklerini
Ve gözlerim büyüseydi sana bakarken
Hayat bir tercümanın bir kelimeye karşılık bulması kadar basit değil ancak
Ve duygular nedir ki sözlerin yanında demesi gereken insan kadar yanılgıda insanlar
Beni bulursan en bulunduk yerde sakla
Kimseyi mutsuz edecek kadar konuşmadım
Seni mutsuz edecek kadar sustum
Yaz bir kağıda
Bir duvara as
Bir reklam panosuna ilan ver
Bundan gerisi yalan
tufanın geriye bıraktığı bir çağdan
Kim şiir okur ki anlasın beni..
3 Mayıs 2017 Çarşamba
ITIRAZIM
Toprağa kibrit suyu dökülüyor saymadım kaç gecedir
Vaktiyle aşikar oluyor insan görmüyorsun nicedir
Gün be gün büyüyor gibi içimde dili kanlı kabil
Çıkar tutan kararım ancak sana bulacak gafil
Hücreler tatmin ışıklar boşlukta sonrası gayp
Cümleler kendisine kızgın sözcüklerin yerinde harp
Darmadağın sokağında bilsen kiminle üşüyorum
Çığlık sesini buldum tamahkarı bölüşüyorum
Çıkmaz dimaklarda huşu kadar sükundur ufuk
Ben ki ama, garip ve muhtelif olan sefil boşluk
Kelimesinden yabancı elif duran hangi şekil
Devsirilen zamanda sızıntıyı hadi bil
Ancak suretinde gözüktüğün kadarsın dev
Ne bela ki benden cemiyeti çöz diler ödev
Yok ki dünyayı aydınlatacak kadar fener
Su demekle zannım ancak nefesim söner
Kadim çağlardan geriye kalan paslı özüm
Kir kaplamış çapaktan sıyrılsın gamlı gözüm
Ben ki cambazıyım dünyaya meyil edenin
Yağmur duasına çıkan mağrur kurak ellerin
Zindanimda şafak saymakla geçmez sükret
Nakkas işle kalbimide kalbine gelsin sükunet
Ne desem hançer gibi saplanır bahçeme tohum
Pervane olmaya luzüm yok ateştir sonum
Gamzelerini yitirmişsin artık siman hep çukur
Belkinin keşkesinde bulunmaz ki huzur
Sana ayetler kadar yakınım bilirsin elbet
Toprağa kavuştuğun gün gelirim sabret
Sana sitem duysun lale ve gül
Hasetinden kurusun ayçiçeği, sümbül
Seceresi bendedir kendi kutlu yolumun
Kimse bilmez başlangıcı nedir sonumun
Ne hazindir ki anlamayacak beni yaratan
Beni de sıyırıp atacaktır aradan
Yok mu eyvah diyecek akıllı bir münafık
Sana da uydururlar güzelce adil kılık
Bırak daraldıkca daralsın çemberin
Sana ancak kul olur kibrim ile nefretim
Şimdi gitmek türküsünü varsın çalsın sazım
Bitsin diyorsan bitsin yok başka itirazım....
Toprağa kibrit suyu dökülüyor saymadım kaç gecedir
Vaktiyle aşikar oluyor insan görmüyorsun nicedir
Gün be gün büyüyor gibi içimde dili kanlı kabil
Çıkar tutan kararım ancak sana bulacak gafil
Hücreler tatmin ışıklar boşlukta sonrası gayp
Cümleler kendisine kızgın sözcüklerin yerinde harp
Darmadağın sokağında bilsen kiminle üşüyorum
Çığlık sesini buldum tamahkarı bölüşüyorum
Çıkmaz dimaklarda huşu kadar sükundur ufuk
Ben ki ama, garip ve muhtelif olan sefil boşluk
Kelimesinden yabancı elif duran hangi şekil
Devsirilen zamanda sızıntıyı hadi bil
Ancak suretinde gözüktüğün kadarsın dev
Ne bela ki benden cemiyeti çöz diler ödev
Yok ki dünyayı aydınlatacak kadar fener
Su demekle zannım ancak nefesim söner
Kadim çağlardan geriye kalan paslı özüm
Kir kaplamış çapaktan sıyrılsın gamlı gözüm
Ben ki cambazıyım dünyaya meyil edenin
Yağmur duasına çıkan mağrur kurak ellerin
Zindanimda şafak saymakla geçmez sükret
Nakkas işle kalbimide kalbine gelsin sükunet
Ne desem hançer gibi saplanır bahçeme tohum
Pervane olmaya luzüm yok ateştir sonum
Gamzelerini yitirmişsin artık siman hep çukur
Belkinin keşkesinde bulunmaz ki huzur
Sana ayetler kadar yakınım bilirsin elbet
Toprağa kavuştuğun gün gelirim sabret
Sana sitem duysun lale ve gül
Hasetinden kurusun ayçiçeği, sümbül
Seceresi bendedir kendi kutlu yolumun
Kimse bilmez başlangıcı nedir sonumun
Ne hazindir ki anlamayacak beni yaratan
Beni de sıyırıp atacaktır aradan
Yok mu eyvah diyecek akıllı bir münafık
Sana da uydururlar güzelce adil kılık
Bırak daraldıkca daralsın çemberin
Sana ancak kul olur kibrim ile nefretim
Şimdi gitmek türküsünü varsın çalsın sazım
Bitsin diyorsan bitsin yok başka itirazım....
24 Nisan 2017 Pazartesi
AŞK
Sonra bulutların düşlerini dinledim
yağmurdan çok sonra
bahardan geriye kalanlar üstüne
avuçlarımda topladığım sarı yapraklar
bana acıyarak bakma dedi
Gülümsedin, içten ve kısa
uzun zamandır bir kenarda bekler
bir kaç fasıl, herşeye dair
güneşin doğmadığı bir zaman
Gözlerine baktım iklimin
Artık anlayacak yaştaydı
Konuşmadan yürümekti aşk
14 Nisan 2017 Cuma
BİR ZAMANLAR
Ben çocukken parklarda bekçiler vardı
Ve "çimlere basmayınız" en kutsal yasaktı
Hiç bir çocuğa kiraz vermemiş komşundan
Bir avuç kiraz çalmak büyük günahtı!
Mahallede bir tane top bulunurdu
Sahibi sanki padişah ,ne derse o olurdu
Bir tur bisiklete binmek için arkadaş
Bin türlü yemin uydurulurdu
Ben çocukken akülü araba yoktu
Bilyeden yapılmış tornetlerimiz olurdu
Ve tavuk döner yemek
Bir kaç kilo hurda satmaya mal olurdu
Kamıştan ve naylondan uçurtma yapmak
Büyük ustalık isterdi
Farklı bir gazoz kapağın varsa eğer
Havandan geçilmezdi
Peçete ve yaprak biriktirirdi kızlar
Her oyunda kenarda otururdu mızmızlar
Küsmek ve barışmak bir el hareketi kadar kolay
Mahalle maçında oynamak çok gururlu olaydı
Ne salam yedik ne sosis ne sucuk
Etrafta salça ekmek şekerli yoğurt sümüklü çocuk
Sinek ilacı arabasından tutmak mı dedin
Yoktu bundan güzel mutluluk
Askerlerden aldığımız demir düdük
Ve söğüt ağacından yaptığımız ok ve yay
Hele birde üttüğümuz bilyeler
Geri gelmeyecek günlerimeze say ...
Ben çocukken parklarda bekçiler vardı
Ve "çimlere basmayınız" en kutsal yasaktı
Hiç bir çocuğa kiraz vermemiş komşundan
Bir avuç kiraz çalmak büyük günahtı!
Mahallede bir tane top bulunurdu
Sahibi sanki padişah ,ne derse o olurdu
Bir tur bisiklete binmek için arkadaş
Bin türlü yemin uydurulurdu
Ben çocukken akülü araba yoktu
Bilyeden yapılmış tornetlerimiz olurdu
Ve tavuk döner yemek
Bir kaç kilo hurda satmaya mal olurdu
Kamıştan ve naylondan uçurtma yapmak
Büyük ustalık isterdi
Farklı bir gazoz kapağın varsa eğer
Havandan geçilmezdi
Peçete ve yaprak biriktirirdi kızlar
Her oyunda kenarda otururdu mızmızlar
Küsmek ve barışmak bir el hareketi kadar kolay
Mahalle maçında oynamak çok gururlu olaydı
Ne salam yedik ne sosis ne sucuk
Etrafta salça ekmek şekerli yoğurt sümüklü çocuk
Sinek ilacı arabasından tutmak mı dedin
Yoktu bundan güzel mutluluk
Askerlerden aldığımız demir düdük
Ve söğüt ağacından yaptığımız ok ve yay
Hele birde üttüğümuz bilyeler
Geri gelmeyecek günlerimeze say ...
SENİN
Gözlerin gözlerimi ama eder
Gözlerinle ufalanır gözlerim
Gözlerin dikenli gonca gül olur
Gözlerinle kana boyanır gözlerim
Sesin doğanın muhteşem ezgisi
Sesin baldan tatlı bir tat
Sesin ormanlar kadar hür
Sesin muhtaç olduğum hayat
Ellerin pamukdan yumusak
Ellerin kardan da beyaz
Ellerin son baharı iklimin
Ellerin ellerimde ilkyaz
Dudakların muhurdar olsun
Dudakların hünkar
Dudakların can alsın
dudakların ahu zar
dudaklarin kalbimde
Susmayan ikrar
HEMSIRENIN GUNCESI
Mevsim yaz ortası
Hava sıcak ve odam karanlık
Bir hemşirenin güncesinde bir kaç satır okudum tam efkarlık
"'Hüzün yakışmaz aslında yaşadığım şehre
her tarafta mutlu insan figürleri görürüm
her tarafta keseden sarhoş olmuş aynı ruhta ayrı ayrı bedenler
Ben yabancı kaldım pek çok şeye
Olduğum gibi görünmek zordu
Ve göründüğüm gibi olmak büyük mesele
Yaşamak ilaç almadan uzun süre ayakta kalmakmış
yada nefes almak hangi ilacı alacağını bir uzmana danışmakmış
Yine gece yarısı yine yalnızlık yine nöbet
Ömrüm hastane kokusu kadar felaket
Mevsim yaz ortası
Hava sıcak ve odam karanlık
Bir hemşirenin güncesinde bir kaç satır okudum tam efkarlık
"'Hüzün yakışmaz aslında yaşadığım şehre
her tarafta mutlu insan figürleri görürüm
her tarafta keseden sarhoş olmuş aynı ruhta ayrı ayrı bedenler
Ben yabancı kaldım pek çok şeye
Olduğum gibi görünmek zordu
Ve göründüğüm gibi olmak büyük mesele
Yaşamak ilaç almadan uzun süre ayakta kalmakmış
yada nefes almak hangi ilacı alacağını bir uzmana danışmakmış
Yine gece yarısı yine yalnızlık yine nöbet
Ömrüm hastane kokusu kadar felaket
11 Nisan 2017 Salı
SEN BEN BARTALMAY
Kubbesinden kar dökülen bu şehir
Bana mutluluk vermezdi
Bilirsin sende
iki insan bir araya gelmekle
İki insan etmezdi
Toprağa su dediğim zaman
Güneşe ne demeliydim
Sözlüğümün içinde aradığım söz yoktu
Oysa bana şimdi dil bilmek kadar
dilin bilmediğini bilmek yarardı
Sokak başlarında dokuma tezgahları
ve çıkmaz sokakları olan bu memleketin
çekme helva dükkânlarında
aradığım bir şey değildin
Kimilerinin oğlu oluyordum cebrail mahallesinde
kimilerinin sen kızı
Kubbesinden kan damlayan şehir
Kan çekiyor beni ve kan çektikçe sızı
Şimdi pazardan pazara gelir
sarımsak kokusu
apartman bodrumlarindan
yahut semt pazarından
Ve neden sonra aklıma düşer
konakda çay içmeyi sevişim
Bartalmay senin yüzduler derini
Benim derimi kimse yüzmedi
Peki neden senden bahsediyorum
Bilmiyorum
Hafızam hala çalışıyor
Kalbim aynı yerinde
Belki sen ben bartalmay
Karşılaşırız günün birinde
Kubbesinden kar dökülen bu şehir
Bana mutluluk vermezdi
Bilirsin sende
iki insan bir araya gelmekle
İki insan etmezdi
Toprağa su dediğim zaman
Güneşe ne demeliydim
Sözlüğümün içinde aradığım söz yoktu
Oysa bana şimdi dil bilmek kadar
dilin bilmediğini bilmek yarardı
Sokak başlarında dokuma tezgahları
ve çıkmaz sokakları olan bu memleketin
çekme helva dükkânlarında
aradığım bir şey değildin
Kimilerinin oğlu oluyordum cebrail mahallesinde
kimilerinin sen kızı
Kubbesinden kan damlayan şehir
Kan çekiyor beni ve kan çektikçe sızı
Şimdi pazardan pazara gelir
sarımsak kokusu
apartman bodrumlarindan
yahut semt pazarından
Ve neden sonra aklıma düşer
konakda çay içmeyi sevişim
Bartalmay senin yüzduler derini
Benim derimi kimse yüzmedi
Peki neden senden bahsediyorum
Bilmiyorum
Hafızam hala çalışıyor
Kalbim aynı yerinde
Belki sen ben bartalmay
Karşılaşırız günün birinde
10 Nisan 2017 Pazartesi
RAPUNZEL
Bağışla beni rapunzel
Güneşin doğuşuyla batışı arasındaki geçen sürede
Kendi hissemden kalan bileklerimi kestim
Bir kehkeşan kenarında saçını yıkarsan
Beni ancak o zaman mutlu edersin
Cırcır böcekleri ve okyanus ötesindekiler
aynı zikzakta buluşan çizgiler misali
harflerin ötesindeki geçimsizlik içinde
beynimdeki felsefeye zuhur etmek üzere
Düşünce buhranlarında çılgınlık arayan benim
Ürpertmez beni gecelerin ,mezarlık bekçisi gibiyim
Hay huylar arasında gezen eşgalim onca yıldır kayıp
Kimsesizler kahvesinde yudum yudum çeker canımı canın ,ayıp mı ayıp
Acelesi var geçmişimin gelir misin demez kimseye
heyhat senide götürecek işkencelerim rapunzel isteye isteye
Söküp attığın ilmek boynuma işlendi çoktandır
Mahvolduk dostlar ihtilal sesiyle zil zurna sarhoştuk
Böğrüme bir hançer olarak girdin ya o gün ne hoştuk
epey vakit oldu rapunzel sıkıldın sende sonunda
Illede tekdüze yasayacaksan demişti bazarov
bana şair gibi inli cinli cümleler kurma
Kör bir kuyunun en dipteki taşısın rapunzel
sular çekildiği anda gülümserim gelirsin
elimde mercan taneleri ve mihver başımda
savaşa girmeden ölmeyi dilemek gibiyim oysa hengame bu şenlik var uzun uzun çalan kornalarda ne
yine de ben yokmuşum gibi şu hayata yalan de
her şeyin devrilecek rapunzel gör artık
bir şatoda bekleyip durma çoktan kapandık
hay hay ben beklerim diyorsan yinede
Sus da dinleyelim o içten şarkıyı bir kere
RAPUNZEL
içim dışım borç batağı faizlere yeniliyor ömrüm çöl rüzgarı tut ellerimden napolyonu arıyorum
sana naylon kuşlardan uçaklar yapayım ister misin iskender
Evet dersen ölümsüzlük vaad ederim bu sefer
Batacaksan gemim döndür beni limanda kalayım fenersiz
kaç katil tanıdım bilir misin eli silahsız sicili temiz
RAPUNZEL
şimdi bunca alemin fırıldaklıği mı beni mahkum edecek
Bu ne muhkem bir karardır nasıl senin olan sana dönecek
Hazin ki gülüşünle baharı uyandıracak kadar gafilim
istikbalim yitik siracem şuursuzca sönsün
isterim
olacaksa senden olsun son sözüm işte budur eyvallah matmazel eyvallah bonjur
gün vuruyor bak yüzüme nur değil
Gün vuruyor bak yüzüme bu da nedir
Kim vuruyor yüzüme
Ölüyorum rapunzel ölüyorum
Gülümse....
7 Nisan 2017 Cuma
ÇİĞDEM DÜŞLERİ
Bana çiğdem çiçeği rüyası anlat
Baharda başlayıp baharda bitsin
Atalarım gibi çıktım bozkırdan
Dağ aştım ,selden geçtim, yol aldım
Ve yorgun ana illerinde memleketler dolaştım
Işık ışık anadolu güneşi doğuyordu tepemden
Bir pınar başı ,bir söğüt gölgesi, bir dere kenarı aşığını bekleyen bir yar gibi beklermiş beni Gözlerimin önü açıldı ,durdum soluklandım.
Yüzümü soğuk sularla uzun uzun yıkadım. Buyur beklemeye lüzum mu var dedi
Kulak kesildim yöneldim sese
Oturdum kaldım bir çobanın bin odalı evinde
Sonra rüzgar kıskandı ,kızdı gökyüzü bağırdı
Durmak vakti değil ey kayıp yolcu!
Heybesini verdi evin sahibi
Yürüdüm yürüdüm bilmem ne kadar
Haydi gel dedi uzaktan kerpiç duvar
Adım adım içim içime sığmadığı anlar
Yaklaştıkça yanına nasırlı ellerin yapısı
Gülümsedi taze ölü bekleyen insan kapısı
Süzüldüm içeri ,baktım ki ne hazin
Geçmek üzereydi süresi en güzel mevsimin
Gerisini anlatacak elbet ,sana da senin düşün
Hele bir açılsın çiğdemler o zaman düşün
6 Nisan 2017 Perşembe
GÖLGE
Gölge uzat bana ellerini
Yaklaşamam sana çiçekler gibi
Yok olacak artık üzgünüm yüzüm
Kelimeler dükkanının yolunu bulamıyorum
Seni yine aynı yerde kaybettim
Sen bulsana beni kimseye soramiyorum
Üşüyorum gölge bu kış hiç mi bitmeyecek
Haritamı da kaybettim pusalan var mı senin
Unutma gündüz söz verdin
gölge her gece ölmeyeceksin ......
Gölge uzat bana ellerini
Yaklaşamam sana çiçekler gibi
Yok olacak artık üzgünüm yüzüm
Kelimeler dükkanının yolunu bulamıyorum
Seni yine aynı yerde kaybettim
Sen bulsana beni kimseye soramiyorum
Üşüyorum gölge bu kış hiç mi bitmeyecek
Haritamı da kaybettim pusalan var mı senin
Unutma gündüz söz verdin
gölge her gece ölmeyeceksin ......
ISTEMIYORUM
Bana böyle güzel dünyalar kurma
Beni böyle bağlayacağını umma
Şus ne olur artık sus anlatma
İnanmak istemiyorum sana
İçimde hislerin sönmüş ateştir
Pervane olmadım ki hiç bir zamandır
Sana dokunmak bana ziyandır
Yaklaşmak istemiyorum sana
Ne şiirler ne methiyeler ne harikalar
İsmini duyunca sanma yüreğim kaynar
Git ne olur git bul başka diyar
Kavuşmak istemiyorum sana
Gönlün gönlümde solan bir gül
Ruhum hiç bir şeyinin kölesi değil
Gözlerim gülüşünle kanmaz bunu bil
Konuşmak istemiyorum sana
Uzun zamandır sildim hatıranı
Ne sitemini duyarım ne feryadını
Artık başkası alsın intikamını
Ölmek istemiyorum sana
5 Nisan 2017 Çarşamba
OYLESINE YAZILMAMIŞ SÖZLER USTUNE
Cümleler büyük harflerle başlar
Ben hep seni yazarım satır başlarına
Beklemekte olan başlangıçlarda seni anlatırım
Özel olmakla beraber özellikle seni anlatırım
Yalan yok roman yazacak kadar kelime bilmediğimden olsa gerek
Ya da dünyayı tanıyacak kadar cesaret edinemedigimden
şiir yazarım ve seni anlatırım
sen okur musun ara sıra yazdıklarımı
Yada okuyorsan anlar mısın demek istediklerimi
kelimelerin arasına adını sakladığım yok
Bilmece bulmaca yada şifrelemece oynamıyorum
Sırlara itimat etmediğim de doğrudur
başka türlü izah etmem gerek bunca şeyi
küçük küçük saplantılarım var sol yanımda
Sancıtan ,kanayan, geçmek bilmeyen bir şey
Hangi yazın türü bendeki hastalığı bulur bilmiyorum
Gayri ötesi var seni anlatıyorum
Mektup yazmak için adresin lazım
Yazacak çok şeyim var sana
Müsait olduğum bir zaman dünyaya dair fikirlerimi açacağım
Kimseye açıklayamadığım şeyleri uzun uzun anlatacağım
Beynim ve kalbimin uyuşmadığı ve uzlasmadığı gecelerde
sokak sokak kendimi aradığım huzursuz günlerimi anlatacağım
Sana yaklaştıkça yasaklanan hafızamın ızdırabının
beni iç dünyama sürgün ettiğini bilmiyorsun
Telaşa kapılma daha vakit erken
Henüz kimsenin celladı değilken
Beni kaç defa ipe astığını anlatacağım
Pencere kenarından kuşları seyreden romantik değilim
Hüzünlü şarkılar dinleyerek ağlayamam elbet
Gerçekçi hayallerim var rüyalara güvenim sıfır
Hiç bir fikir benim aydınlığım olamaz zaten
Kimseye katlanamam belirli bir vakit
Yalan ve yanlış bir şey ifade etmez benim için
Dünya ve ölüm aynı yerde bulunur kesin
Oysa sıradan bir insan olmak için kaç yıl çabaladım
Tembel olmasaydım belki sana bambaşka bir ben yaratırdım
Değişmeyen bir talihim var inanmasamda
Böyle dedi diye filozoflar böyle demiyorum
Ağız benim dil benim söz benim ama ben konuşmuyorum
Duy beni hava bozuk yüzüm çizgilerin içinde kalmış
Gitmek ve gelmen arasındaki sürüncemede
Ne yaparım bilmiyorum
Yetiş henüz intihar mektubum yok ve
Ölmek için çok fazla üşeniyorum
Bunca yıl sana gücenerek geçecek zannımca
Gençliğimin kıymetini anlamadığım için üzgünüm
Şimdi yeni bir buhran atlatmam gerekecek
İhanet ettiğinden bile haberi yok kendimin kendine
Kırgınım oysa çok güzel öpmüştüm seni o yaz
Doğrusunu istersen gülümseyen çocuklara bak
Benim maskemi takıyor olacak alcaklar
Parmak izimi teninden sildim bilirsin
Artık hiç bir izi kalmadı geçmişimizin
Şairce bir kafiyeden ibaretsin artık benim için
Bu kadar ,bunca keşmekeş, sitem, perva
Bu kadar
Cümleler noktayla biter çoğu zaman
Ve ünlemimle şaşırır sonuç
Üç defadır aynı şey
bitmiyor......
3 Nisan 2017 Pazartesi
OLMAYINCA
Ağacım kökünden kuramaz asla
Aşk közüne düşen yanmaz ki asla
Bozulsa bağlarım kurumaz asla
Ne desem anlamaz söz olmayınca
Bul desen uzağı arardım kesin
Işitse kulağım duyardım kesin
Zarara kabulüm kar demem kesin
Her şeyimi gören göz olmayınca
Zamanım ayarlı uzamaz elbet
Beddua edilen onmuyor elbet
Aman de merhamet ederim elbet
Rızkımı gözeten el olmayınca
Hem hiciv ettim hem nükte hem yalan
Hem kınadım hem ayıpladım, tamam
ne ceza verecek bilmem ki yasan
Huzura varıpda el öpmeyince
Ağacım kökünden kuramaz asla
Aşk közüne düşen yanmaz ki asla
Bozulsa bağlarım kurumaz asla
Ne desem anlamaz söz olmayınca
Bul desen uzağı arardım kesin
Işitse kulağım duyardım kesin
Zarara kabulüm kar demem kesin
Her şeyimi gören göz olmayınca
Zamanım ayarlı uzamaz elbet
Beddua edilen onmuyor elbet
Aman de merhamet ederim elbet
Rızkımı gözeten el olmayınca
Hem hiciv ettim hem nükte hem yalan
Hem kınadım hem ayıpladım, tamam
ne ceza verecek bilmem ki yasan
Huzura varıpda el öpmeyince
29 Mart 2017 Çarşamba
TEMENNI
Suyumu bulandırma benim
Çöpten gemilerimi çoktan yaktım
dilekçe yaz varsa bir maruzatın
Muhattap olmaktan usandım
Anadilimde bir cennet istiyorum senden
Katran karası gözlerinde kurulmuş olsun
Mevsim hep ilkbaharda kalacak ancak
Yaz kış yok ,haberin olsun
Başka söze lüzum yok
Olursa dediklerim
Çağır beni ,yerim belli
Olmazsa canın sağolsun azizim
Benimki temenni....
Suyumu bulandırma benim
Çöpten gemilerimi çoktan yaktım
dilekçe yaz varsa bir maruzatın
Muhattap olmaktan usandım
Anadilimde bir cennet istiyorum senden
Katran karası gözlerinde kurulmuş olsun
Mevsim hep ilkbaharda kalacak ancak
Yaz kış yok ,haberin olsun
Başka söze lüzum yok
Olursa dediklerim
Çağır beni ,yerim belli
Olmazsa canın sağolsun azizim
Benimki temenni....
28 Mart 2017 Salı
HAZIRAN GEBEDIR HUZNE
Güvercin gözlerinde hasreti gördüm
Mektup yazacak kadar okuma bilseydim
Güvercin gözleriyle oku ve yaz derdim
Sen günlerin uzadığı bir zaman
Gitmek istedinde mi gittin
Haziran o gün bugündür gebedir hüzne
Haziranda doğup ölmek üzere ...
ayrılık türküsü çalarsa radyoda
tütün zamanı sarmışsam sigaramı
Toprak sen kokar toprak yüzün
Toprağa sarılırım toprak olurum büsbütün ...
Çocuklarda bulurum bazen mutluluğu
Beni de alsalar cocuklar yanlarına
Yaklaşsam yakınlarına bende varım desem
Analar yavrularına kızarken neden bakarlar bana
çıksın gözün ,kurusun ocağın, kırılsın soyun
Beddua bana uğrar, bende yok olursun ....
Geriye göz yaşım kalır aklımın hezeyanı
Kaçarım bir kenara durup durup ağlarım
Hani öksüzler padişahı gelse de bulsa beni
Dese ki yakındır kavuşman
Sarılırım boynuna hele bir daha de
hele bir daha de
Sonra en alasindan bir tokat vurur vakit
Yüzün kapanır yüzüme
Analar yavrusuz yatar mı rahat?
Kapanır mı gözleri yastığa başını kor komaz
Aklına gelmez mi acep geride kalan
Hiç kimselere sormazlar mı sevdiklerini
Hani yufkaydı yürekleri
Hani yufkaydı yürekleri
Haziran gönlümde gebedir hüzne
Haziranda doğup ölmek uzere....
27 Mart 2017 Pazartesi
DENIZE SIIR
I....
Kanadında kuş taşısın diye kelebek
Öbek öbek parçalara bölündü gökkuşağı
En son rüyamda
Bir yaz günüydü papatya bana
Hey dedi sevmiyorki seni
Benim canımı acıtman neden
Korktum yada utanır gibi oldum ondan
Açtım defterimi
Tuhaf işte papatyaya şiir yazdım
Gönlünü alırım belki
Sevmiyor seni dedi ama olsun
Ey papatya
yalnız senin mi canın yandı
Sanıyorsun
Neyse geçen gün
Aynı kelimeye takılıp durdum
Ne olduğunu söyleyemem
Yüzüme bir kaç defa su vurdum
Hatırla dedim sonra
koydu geçti beynim
Ben olmayan her şey senken
Sen ben olmayanı seçtin
Üzülmedim dersem
En okkalı yalan
Konu yine dağıldı
Hep böyle oluyor son zamanlarda
Başka bir şey anlatırken
Baska bir şey anlatmış oluyorum
İşin özü şu
Sen uzak yerlerde uyurken
Bilir misin gece koynuma girer bazen
Masal okur bana
Tatlı değil sesi ninnide bilmez ama
Olsun
Bir de iftira atmasa
Güzel şey aslında
Ben mutlu sonlar istermisim
Öyle der
Yalan
Vallahi yalan
gece uyduruyor bunları
Allah beni korusun ondan
Geçen gün düş yerimde
Deniz görmemiş bir memleketin çocukları
Denizi yazmamı istedi benden
Deniz kabuğu geldi aklıma ilkin
Bilmiyorum neden
Kulağımı dayadim musluğa
Inanmazdın duyduklarıma
Hayret musluklar ne çok şey bilirmis oysa ...
II...
Denize dair şiir
Gökkuşağı kırmızısı akşamda
Çeker teknesini koca Reis
Ben komşusu aç gezen adam
Oltamı atarım boşluğa kısmet derim
Sonra en derinden bir balık gülümser bana
Çek oltanı burdan
Ne sundunki bize
Ne alacaksın bizden...
Şiir yazıyorum size desem
Olmazdı herhalde
Öyle gülumsesene
Deli demek yakışıyor bana....
Yüzme bilirseniz gençler sarosa gidin
Maviligin en tatlı tınısı orda
Ve rakı kokusu insansi bir tat
Başka dünyada olsaydı yerimiz
Ne bileyim avrupa belki kara kıta
Benim yazgim mı talihim mi ne
Hep ortada kalmışlığıma sebep aramak
Çocuklar istedi diye
Denize şiir yazmak
Zor iş be dostum
Kıyılarda hangi rüzgar eser bilmem
Hangi koyda sular serin olur
Balık isimleri say desen
Üçü beşi geçmem
Sahilde açmadım gözlerimi
Mehtap gelgit ancak kulaktan duyma
Sonra rakida içmem sen olmayınca
Ama bir nefesle alabora olurum
Ne demekse gayri muhkem
Deniz mavi , sahil sicak ve şiir
Sen ve bende olsa olurdu şüphesiz
Memleket çocukları azizim
Memleket çocukları
Bozkır ve deniz
Siz bilirsiniz....
21 Mart 2017 Salı
INSANLIK UZERINE
insanoğlu hin insanoğlu cin
Insanoğlu hain mi hain
Bağırdı çağırdı
Kimseler gık demedi
Gözleri doldu, sinirlendi
Dışarı atacaktı kendini
Beceremedi
Başı döndü göğsü şişti
Olduğu yere düştü
sizladı kolu, ağrıdı bacağı ,incildi beli
umrunda bile değildi
doğruldu
arkasına hiç bakmadı
Yürüdü gitti
Insanoğlu hin insanoğlu cin
Insanoğlu hain mi hain
Hak dedi hukuk dedi
Boğazı düğümlendi
Içi içini yedi
Ağlasa olmazdı
Saysa, sövse , bağırsa yeri
Vicdanlar cüzdanlara teslimdi
Helal olmasın
Zehir zıkkım olsun
Allahından bulsun dedi
Yürüdü gitti
Adamdı yitti
adamlık bitti
insanoğlu hin insanoğlu cin
Insanoğlu hain mi hain
Bağırdı çağırdı
Kimseler gık demedi
Gözleri doldu, sinirlendi
Dışarı atacaktı kendini
Beceremedi
Başı döndü göğsü şişti
Olduğu yere düştü
sizladı kolu, ağrıdı bacağı ,incildi beli
umrunda bile değildi
doğruldu
arkasına hiç bakmadı
Yürüdü gitti
Insanoğlu hin insanoğlu cin
Insanoğlu hain mi hain
Hak dedi hukuk dedi
Boğazı düğümlendi
Içi içini yedi
Ağlasa olmazdı
Saysa, sövse , bağırsa yeri
Vicdanlar cüzdanlara teslimdi
Helal olmasın
Zehir zıkkım olsun
Allahından bulsun dedi
Yürüdü gitti
Adamdı yitti
adamlık bitti
BILESIN
Cezaların aslını kopyalayıp
hükmünü damgalayan zindan
Genç adamlar götürdü boynundaki ipliğe
Hücreler boşaldı ,geceler niyetten yılgın
Fi zamanından kalma mendebur
Kıstı gözlerini, kalemi kırdı vurgun
Prangalardan korkan cussem küçüldü
Avuç avuç ağladı toprak
Utandi uzun yol yolcuları
Beddua silsile yoluyla zamana geçti
Dimagim çatladı, uzvum şekilden şekil biçti
Üzüm bağlarının kokusu şimdi
Mevsimin başı, eylül gülümsedi
Genç bir adam sehbayi tekmeledi
Ey mukaddes emanetin bekçileri
Gölgesinden korkan eşsiz mahluklar
Acılarım silindi, nefretim depreşti
Yüreğimin muskasini kopardim
Duası eksik kalsın susanin
Şimdi kendi ecelimi kendim çağırdım
Bul bakalım beni koyduğun yerdemiyim
Ellerimde kan cicegi
Mezar taşlarına gel beraber
el fatiha diyelim
Şükela gayrisi vasat değil
Beşeri bir mutlak ,hak yemeden olacak değil
Kuşun korkusu içimde büyüyüp duran
Boynumda asker nizami ,
olacak düzen değil
Insan doğumdan once yaratilmis ya
Gunes dogmadan gun doğacak sandim
Vardığım göçebe çadırında bir çocuk
Saraylar ağanın beyin olsun dedi
Şimdi kim itiraz edecek bilir misin
Bu görgüsüz düzen al senin
Insan ölmeden ölmez bilecek misin
Hu demekle bulunmaz dedim diye allah
Secereme alem nifak koyacak
O şairin son cümlesini çizdim oysa
Gelmez yazgimi bile çağırdim
Not düşün intiharlara ey halk
Insanın kaderidir insan eliyle yanmak
Üsür gece nöbetlerinde huzurum
Enkebit üstüme üstüme gelme benim
Bogulurum
Suçum seni yazmak mi adını bile bilmediğim
Zannedersin bağışlanmak dileğindeyim
Çarmıha gersende hos ,elbet bilinir
Peygamber soyundan gelmediğim
Çam kokulari içinde gövdemi kaz neyleyim
Bozkır çocuğuyum ben bilmez misin
Yer kaplarsa yeraltında naciz bedenim
Ufkunda bir boşlukta bana aç isterim
Hüzün o beyaz saçlarımdan kefenler bicsin
Dükkanlara yazılsın ölüm haberim
Yolun açık olsun desende yeter bana
Vurulsun boynum ,kesilsin dilim
Heyhat mutsuz da değilim
Şairin ne ilk ne son cumlesiyim
Bilesin.......
BU SABAH(ÇOCUKLAR IÇIN)
Bu sabah karanfil gördüm
başka başka ellerde
bir adam selam verdi bana
gülümseyen gözlerle
Simit satan cocuklar
Martıları doyurdu
Köşe başındaki esnaf
Çay içmeye buyurdu
Ne güzeldi güneş
Ne maviydi gökyüzü
El eleydi insanlar
Işıl ışıldı deniz üstü
Bir rüya değilse bile
Bir hayaldir benimki
umut verin çocuklar
Mutlu olurum belki
20 Mart 2017 Pazartesi
BENI DUYUN
Kubbe-t-ül arzdakiler
Beni duyun
Ben bir acizim
Beni bulun
Kapınıza kadar gelemem
Gururluyum
Dışlar beni en muhtaç gecemde bile
gamdan kurulu süslü mabed
Aklıma hücum eden cinnet
ayaklarıma engel olur elbet
Gidemem
Bilmez miyim zannedersin
düşündüğüm şeyler beni yakacak
sen ki yakmadığını farzet
Ne değişecek
Düşündükçe uzaklaşan sevgilimin kederli gözleri
Yorgun bir kuş gibi geceleri gelip pervazıma konsa
Ben rahmetten yoksun yüzümle bakamam ona
Beni ancak aynalar anlayacak
Yaşam denilen uzun ,soğuk ve sessiz süre
ellerimde pek çok insan yarası bırakacak
kalbim katran karası kadar koyu lekesiz
Kendimi inkar etmem bilirim
Ismim yokuş aşağı yuvarlanıp giderken
Bir şey en olmadık zamanda gelip beni bulacak
Yüzüm solgun, bakışım donuk ,rengim soluk
Nefesim yok
Maziden kalma hislerime anlam yüklemiştim
Önemi yok
Bana güneşten ışık sunma istemem
Seninle aynı ateşte
Yanmak ve tutuşmakdı niyetim
Aydınlık ve sıcaklık buydu benim için
Ötesi yok
Mezar taşıma dualar arz edilsin
Affim üstüne
Demem Amin
Nefesim beni itelesin dursun
Git ve bul ,kabul et ve eğil
Pişman mıyım? değil
Aradığım sensin aradığım değil
Kendimi anlatmak mı? kendimde bilmiyorum
Uçurum içinden uçuruma sürükleniyorum
Beni tut demem kimseye
beni koru demem
Sana ait olani senden istemem
Dilim hiç bir lisana dönmez
Sana söz söylemenin manası nedir
Sözcükler dilden çıkar mana nedir bilmez
Kabul etmem vaadini dost
Şartların zor, cezansa ağır
Gözlerimi kör ediyor mantığım
Aklım sağır
Tevekkül bekleme benden ne olur
Cennet benim değil cehennem hep kahır
Kubbe-t-ül arzdakiler
Lütfen beni duyun
Ben bir acizin aciziyim
Beni bulun
16 Mart 2017 Perşembe
15 Mart 2017 Çarşamba
KARDELEN
Bezden bebeklerin gözyaşları olsaydı
en çok sana ağlarlardı
Vehim
Lakin his de değil bu
Tozlanmış bir beden içinde
Saklıydı güzelliğin
Kaybettim
Adın dar ağacında sallanırken
Haykırmadı insanlar
Sustular
Şimdi
O mühürlü dudaklardan duyduğun şarkılar
Korkular bittikten sonra
Senin üstüne adanan
Hepsi sahte hepsi yalan
Geçici avuntu ...
Ben sana kolay kolay anlatamam
Geriye kalan nedir diye soruyorlar bana
Bir avuç hüzün ,o benim bırakamam
Hercai olmuşken adım
Gülme
Seni savunacak değilim
Ama bilmeni isterdim
Vahim
Müjdeci sandığın güneşin
Beni de aldattı çiçeğim
Adın kardelen heyhat
Gün gördün bahar görmedin...
.
1 Mart 2017 Çarşamba
BENDEN MIDIR
Yüzüne vuran gam ı hüsran benden midir
Bilmeden gıyabında kusur olan söz mu ettim
kutsal burcun tepesinden büyüktür aşkım
Insanı kemiren kibir söyle benden midir
Ben ki çemberin dışında içinden memnun
Ben ki dilinden tatlı bir söz duymamış
Gün ışır gün agarır gün ki güne bağlanır
Güne düşen gölge söyle benden midir
Ben ki nar i beyza olup kora düşen yalım
Pervane olduğumu sen bilmez misin
Gulistan ilinde ben garip sümbül
Bülbül gülünden olsa söyle benden midir
Ben ki kenan ilinde kör bir kuyuyum
Yusuf evinden olmuş sen bilmez misin
Ben ki çölde kaybolmuş kimsesiz yetim
Gönül erinden olmuş söyle benden midir
Sen zuleyha yüzlü, gonca gülden güzel
Ben utancından yerlerde sürünen mahluk
Var yok yer gok her şey senindir
Şiir sözünden olsa söyle benden midir
Yüzüne vuran gam ı hüsran benden midir
Bilmeden gıyabında kusur olan söz mu ettim
kutsal burcun tepesinden büyüktür aşkım
Insanı kemiren kibir söyle benden midir
Ben ki çemberin dışında içinden memnun
Ben ki dilinden tatlı bir söz duymamış
Gün ışır gün agarır gün ki güne bağlanır
Güne düşen gölge söyle benden midir
Ben ki nar i beyza olup kora düşen yalım
Pervane olduğumu sen bilmez misin
Gulistan ilinde ben garip sümbül
Bülbül gülünden olsa söyle benden midir
Ben ki kenan ilinde kör bir kuyuyum
Yusuf evinden olmuş sen bilmez misin
Ben ki çölde kaybolmuş kimsesiz yetim
Gönül erinden olmuş söyle benden midir
Sen zuleyha yüzlü, gonca gülden güzel
Ben utancından yerlerde sürünen mahluk
Var yok yer gok her şey senindir
Şiir sözünden olsa söyle benden midir
SANA VE BANA DAIR
Gözlerim bir telaşın ötesinde
durmadan ve düşünmeden sana bakıyor görebildiklerim ancak bu kadar
bir başkasının benden
daha çok gördüğünü söylediğin zaman
ellerim korkak bir kuş gibi kibirli
uzaklaşıyor ordan
Gidiyorum
cümleler içinde en şair olani sensin
ve benim onca kelimelerim bir sen etmiyor uzakta olman ve unutmam için
kendi hafızamda pek çok şey siliniyor
aşk yalnız esarette güzel derken düşünür
kendi teslimiyetimle sana koşuyorum
içim dışım soyut
anlatıyorum
dünyanın bütün karmaşasından sıkıldım
basit ve gerçek olan ne varsa benim olsun
çok şeyde seni görüyorum
ellerimde gül ,masamda kitap ,dilimde şarkı oluyorsun
tekrara düştükçe azalıyor insanlar
etrafinda bir yer arıyorum
ben var oldukça varsın diyor dudakların
Ondan geriye doğru sayıyorum
Bitiyor wertherin acıları
bende başlıyor mektuplar
Okuman için değil belki
içimden atıyorum içimdekilerini
Takvimler senin haline göre değişiyor
Ve masallardan cinler buluyorum
her şey senindir
Görüyorum
Bir duanın kölesi olurken sema
Ansızın gözlerinden yaşlar süzülüyor
Gitmek ve kalmak arasındaki ikilem
Ayağımı sıkıyor
Nefesim kesiliyor nabzım sıfır
Bir öpücük için uyuyor bedenim
Ne hazindirki kendimi kandırmam kolay
İnanılması mümkün mü benimsin
Hangi hikayenin kahramanı ölüyor
Sen tavus kuşunu bilir misin
Düşünüyorum
Çemberim sende daralıyor
Renkten renge girsende boşuna
Siyah bir gece ansızın uykuma giriyor
Çemberin içinde kalıyor bütün ömrüm
Yalnızlık senfonisini dinlemek kadar
Zor gelmiyor mu sana yalnızlığım
Susuyorum
Son kararını beklerken hüküm
Bir şeyler sus diyor
Duyuyorum arkamdan çığlıklar yükseliyor
Kalemin sesi yıldırım gibi düşüyor salona
Ve ansızın kapanıyor perde
Bitiyorum
Daha rolünü bile anlamadan genç adam
Bana bakıyor " ne erken"
kaç sahne var kendisi bile bilmeden
Rolümü çalıyor bir başkası
Oyundan çıktın artık diyor yönetmen
Gülüyorum
Içime sinmemisti zaten mekan
Neden burda kalayım
Seninle aynı rolü oynamak için
Boşa geçirdiğim vakit
Kıymetini gösteriyor bana
Ve başka bahara kavuşmak için
bir yolculuğa çıkıyorum
Seninle aynı günde doğmak için
Ölüyorum
YESIL YELEKLI KIZ
Saklıyordum saklamam gerekenleri
çocukluğumu değil belki
Gençliğimi
Beyaz badanalı memleket evlerinin
Üstü başı toz toprak mahallesinde
Medeniyetin azıcıkda ötesinde
Ağır ağır giden gençliğim
Ütüsüz gömleklerin içinde
Kırılan onca çilekeş hevesim
Kumaş boyalı pantolonum
içinde titreyen ürkek ellerim
Kimbilir kimden kalma laciverte yakın
Yıpranmış yırtık ceketim
Gençliğim....
Sakladım
Bunları size nasıl anlatırdım
anlar mıydınız
Süper kahraman bile olsanız
Kaç yazar
Yapamazdınız
Düşleri ölmüş bir genci
Kurtaramazdınız
Gençliğim ilerlerken
Ben geriye doğru adım adım
Her şeye kızgın
Her şey bana karşı
En son sevdiğim kızın bile hayali hayal olmaya başladığı bir zaman
Nerde ve nasıl olduğundan uzun uzun bahsetmeme gerek yok herhalde
Günümüzün bulma ve bulunma yerinde görmüştüm onu
Ilkokulda aynı sınıftaydık
Yeşil yelegin vardı senin
Hatırlıyorum
Benim hafızam iyidir
Çok şeyi unutmam demiştim
O ise hatırlar gibi yapmıştı
Beni olmasa bile yeşil yelegini galiba hatırlamıştı
Sonra uzaktan uzağa merhaba
Nasılsın derken
Buluşmuştuk o zaman memleketin en bilindik buluşma yerinde yalnız kalmadan
Güler yüzlüydü sicak ve içten
Belki bu yüzden
Gerekli gereksiz onca şey anlatmıştım
Ama sıkılsaydı anlardım
ya da bana söylerdi
Geveze olduğumu düşündü o kesin
Yanıldığını söyleyemezdim
Hiç bir şey saklamıyordum ondan
Gözlerime baksa anlardı zaten
Birazcık hissetti ama hislerimi
kalbimi kırmadı
Aşık oldugumu söyledim birde
Çocukluğuma verdi
Görmedim ama hissettim
Gülümsedi
Yeşil yelekli kız
Galiba
Ikimizde yalnızdık
Benim pek bir şeyim yoktu
Çocukluk anılarımda eskidi
Gençliğimi de siz almazdınız
Yalnız
Gözlerinizi isteseydim sizden
Ayıplar mıydınız
Çok zaman önce öğrendim
Bir kalp ile bir kalp alamazdınız
17 Şubat 2017 Cuma
YARDIM ET
Çok bilen az yanılır
Az bilen yanılgıdan uzaktır
Içimde bir sey her şeye muhalefet
Iki büklüm hasta beynim
Boşvermekteyim
Defnet beni ya da def et
Ne farkeder
Soracak sualim var
Istemezsen cevaplama
Beklentim yok
Ölmek nefessiz kalmak mı
Sanmam
Yaşamak
Boşluk doldurmak mı
Belki
Yemek içmek sevişmek
Düşünmek dertlesmek
Mücadele etmek
Beklemek ya da sabretmek
Onca gereksiz
Madde ya da ruh
Ne farkeder
Her şey senin
Ben neden ifade etsin
Nedeni yok
Olmak sadece çile
Sonsuzluk var zaten
Bedenden ayrılmak
Keşke yetse
Ruh de ki ölmüyor
Peki onca zaman
Sana inanan
Ne bekliyor
Belli benin sonu
Ama
Aklım almıyor
Eksik kalanim ben
Madem ki
Eksik kalmam isteniyor
Hesabımı ödeyemem
O zaman bırak beni
Borcum borc
İnandım ki
Kalbim kocaman delik
Babadan mirasım yok
Teslim oluyorum sana
Esir doğanın teslimiyeti yok
Mümkündür
beni intihar et
Beni imtihan et
beni inkar et
beni isyan et
Beni intizar et
Beni intizam et
Beni insan et
Her şeyi eden
Her şeye yeten
Benim ben
Istemezsen sustur
Beni defnet ya da def et
Buldum ama gücüm yetmiyor
Biraz olsun yardım et
13 Şubat 2017 Pazartesi
ARAYAN -BULUNAN
gözlerini denize götüren kaptan
aklımı hercai bıraktı gönlüm perişan
vapurdan yükselip çığlığa duran
kulakların o sese içten kapalı
ben kabullenirim elbet susuzlugu
ya ellerimde ki bir avuç deniz kabugu
aklım kendinden beni korusun
deniz diyorum deniz neden kurusun
sonra yüzüme dalgalar vursun
yüzü koyun yatsın suya yorgun tabutum
bir liman fenerinde sönsün umudum
bu gelgit akşamlar aya, suya ve denize
ve el sallayan vefakar bendenize
şarkılar okusun en alasından
bulutlar ağıtlar taksim eylesin
yağmur ki güverteden boşansın sele
yelkene nefesiyle fırtına tutan
kapansin icabında kararan göğün
o sahil boyunca silsin ufkunu
bir dua kadar yakın durduğun
ne desem sabırla bekler ruhumu
belkinin deryasında bekleyen yüzüm
bir kum tanesinde bile bulsam izini
ne çektiğim azap kalır ne derin sızı
seyir defterimden kopan bir yaprak
anlatır elbet bulduğumuzu......
BEKLIYOR
ben ki cehalet düşkünü insan muptezeli
beynimi kaynatan ateş kürüyor
ceryana tutulmus düşüncem asi
kan kusan geceler üstümde depreşiyor
aradığımı bulduran buldu mu seni
içimde ne içinler kavga ediyor
kime aşık olsam sensin sureti
dışarilar dışama hücum ediyor
kaybolup gidenler sırlara mesul
gizemler gizlime zuhur ediyor
ben ki kendi hükmüyle kendine esir
kurtuluşu bilmem kimden bekliyor
sen ki telkin edersin ben ki teselli
ne istiyor bilmem benden evvelki
her şeye hazırım budur tecelli
ruhum ve ötesi seni düşlüyor
kavminden kovulan kulun diliyle
dua kapısındaki ölü , huzur eliyle
vicdanım benimdir deyip nefsin kiniyle
durduğunu unutan dikil bekliyor
dünyaya küstüysem adımdır yalan
merhamet ettim merhamet aman
şerre düştüm hayır karşımda ayan
sultan olmuslar benden kulum bekliyor
9 Şubat 2017 Perşembe
GÜLÜMSER
Gülümser
her sabah
beyaz kanatlı kuşlara yem atar
rıhtımda el sallar çocuklara
Ağır ağır çeker sigarasını
En sevdiği şarkı çalıyorsa radyoda
"Saçlarına kar düşmesin güzelim
Gençliğin ne güzel rüya "
Gülümser
Eteği havalı
Ayakkabıları parlak
Gözlükleri o biçim
Gel de aşık olma
Keşke bilmesem bu gece
Bes para etmez adamlara
Gülümser
Bir saati yüz lira
KOLAY MI SANIYORSUN
yaprak kuruyan dallardan
özlemle sıyrılıp giderken
geri dönmeyeceğini bilir
sen de gidiyorsun
biliyor musun?
toprak, yaprak koksun diye
ağaç dallarını kurutur sanır
kokunu da götürüyor musun ?
kuşlar neden yurttan yurda göçer
kelebekler vaktinden önce de ölür
hayatı kolay mı saniyorsun?
tabiat kendi dönüşümüne gebedir
kış bahara bir çiçekle yenilir
ölü dirilir gelmez de gelir
aşkı kolay mı sanıyorsun ?
8 Şubat 2017 Çarşamba
SÖZ MILLETIN
garip olaylar loşluğunda
eşitsizce bölüşülüyor korkular
çağırmaktan yoksun düşen davet
enkaza bürünmüş ruhlara
fırsat parcaları üflüyor
duy beni
en tatlı sesinden korkan
kendim bile yaklaştım
ne yalan ,kandım
sırnaştım
demokrasi umut sağıyor
inandım
oysa
hürriyet, medeniyetin tekeline bağlanmış
ancak adalet biraz düşlerde kalmış
zihniyet ' adamım sende bendensin '
insan insanın eseridir derler ya zaten
esirim olsan ne farkeder
kulak kesil
sus ve dinle beni
yeter artık
kesin ve kesin
ben vekilin
söz milletin!
......
sırça sarayı yoktur cücenin
evi küçük ,bir göz kadardır
gözünde devlerin korkusu olmaz
kimi ürkutecek ki uçurum
sırça sarayı yok ki onun !
benim çözdüğüm
düğüm kadar düğüm
zor olan
yaşamak için yaşamı söndürün
bu bir kördüğüm
....
şimdi anladım
yüzmeyi cok iyi bilseydimde boğulurdum
deniz büyük ,kulaçlarım küçük
mesafe uzak, insan an gelir yorulur
ve boğulur
herşey bu kadar basitken
mantık neden mantığa mefkun
derinlik üzerine varsayimlar var
benim çelişkim belli
inkarim açık
çemberim dar, ufkum kesik
zannım yerinde ,net ,sabit
inanmadığım gözümün önünde dururken
bakmak ve görmek muaammadir demek!
inançlar karışık
vicdan zor mu
kalbim keşmekeş
bildiğim bir şey degil ki bu
.....
rakı sofralarımın buğusundaki sıcaklık
balıkçı kulübesine sakladığım koku
içimi dışıma döktüğü an
alay eden yüzler gördüm
oysa tat aynı tattı
hayat aynı hayat
rakı sofrasındaki koku
belli ki
sarhoşluğa yetmiyordu
....
zikir tesbihinde sayılı kalan matematik
sosyolog anketinde yoğrulan toplum
hücrelerime zehir işlerken
karalar ve denizlerle örtülü şehir
tarihlerden kalma ibretlik zaman
insandan bi haber insan doğuruyordu
içim dışım nankörlük edebiyatı
şarkılarım heveskar, nüktelerim sıkıcı
okunacak bir cuma kadar
habersizim oysaki şiirden
uzakta
anlatmak telaşını çoktan azzettim
ne bir kanıtım var artık ne bir kanaatim
önüm arkam fikir adamı
bilim kuşağı sanki her yer
yalan değil buna bende sahidim
bugünden tezi yok
en azılısindan cahilim
yeter artık
yeter
kesin ve kesin
söz milletin!
....
garip olaylar loşluğunda
eşitsizce bölüşülüyor korkular
çağırmaktan yoksun düşen davet
enkaza bürünmüş ruhlara
fırsat parcaları üflüyor
duy beni
en tatlı sesinden korkan
kendim bile yaklaştım
ne yalan ,kandım
sırnaştım
demokrasi umut sağıyor
inandım
oysa
hürriyet, medeniyetin tekeline bağlanmış
ancak adalet biraz düşlerde kalmış
zihniyet ' adamım sende bendensin '
insan insanın eseridir derler ya zaten
esirim olsan ne farkeder
kulak kesil
sus ve dinle beni
yeter artık
kesin ve kesin
ben vekilin
söz milletin!
......
sırça sarayı yoktur cücenin
evi küçük ,bir göz kadardır
gözünde devlerin korkusu olmaz
kimi ürkutecek ki uçurum
sırça sarayı yok ki onun !
benim çözdüğüm
düğüm kadar düğüm
zor olan
yaşamak için yaşamı söndürün
bu bir kördüğüm
....
şimdi anladım
yüzmeyi cok iyi bilseydimde boğulurdum
deniz büyük ,kulaçlarım küçük
mesafe uzak, insan an gelir yorulur
ve boğulur
herşey bu kadar basitken
mantık neden mantığa mefkun
derinlik üzerine varsayimlar var
benim çelişkim belli
inkarim açık
çemberim dar, ufkum kesik
zannım yerinde ,net ,sabit
inanmadığım gözümün önünde dururken
bakmak ve görmek muaammadir demek!
inançlar karışık
vicdan zor mu
kalbim keşmekeş
bildiğim bir şey degil ki bu
.....
rakı sofralarımın buğusundaki sıcaklık
balıkçı kulübesine sakladığım koku
içimi dışıma döktüğü an
alay eden yüzler gördüm
oysa tat aynı tattı
hayat aynı hayat
rakı sofrasındaki koku
belli ki
sarhoşluğa yetmiyordu
....
zikir tesbihinde sayılı kalan matematik
sosyolog anketinde yoğrulan toplum
hücrelerime zehir işlerken
karalar ve denizlerle örtülü şehir
tarihlerden kalma ibretlik zaman
insandan bi haber insan doğuruyordu
içim dışım nankörlük edebiyatı
şarkılarım heveskar, nüktelerim sıkıcı
okunacak bir cuma kadar
habersizim oysaki şiirden
uzakta
anlatmak telaşını çoktan azzettim
ne bir kanıtım var artık ne bir kanaatim
önüm arkam fikir adamı
bilim kuşağı sanki her yer
yalan değil buna bende sahidim
bugünden tezi yok
en azılısindan cahilim
yeter artık
yeter
kesin ve kesin
söz milletin!
....
27 Ocak 2017 Cuma
son kuşlarda uçup gitmis yuvadan
gayri bana mektup yazan el mi var
bir yük kalmış bana bunca çabadan
kime satsam pazarımda al mı var
yiğit ölmüş meydan kalmış gayrisi
benim nam salmaya hevesim mi var
han yıkılmış bana küser hancısı
benim yol gitmeye dermanım mı var
aşk yüklenmiş masuk aşmış çölleri
benim meşk dilinde nazarim mi var
abdal dile düşmüş sultan yıkmış sarayı
benim bir dikili mezarım mı var
toprak berekettir saki sunar haramı
benim tohum veren hasadım mı var
kime sorsam dem yaşadım zamanı
benim gün görmeye suratım mı var
Ab ı şerbet sunar buyur izzeti ikramı
benim tat demeye damağım mı var
beyler buyur bekler meclisinde sunağı
benim kıl çadırdan konağım mı var
22 Ocak 2017 Pazar
GÜMÜŞ GERDANLIK KEHRİBAR KOLYE
gümüş gerdanlık ,kehribar kolye
uzun bir boyun ve gamze
titreyen ellerin dokunuşu ellere
ıslanan dudaklar
ürperen vücut
terleyen avuç....
sevdanın vurgunu geçici
şehveti kovalayan gölgeler
rüya mi gerçek mi
seni yaşamak için
bulduğum ahenk ,çaldığım ezgi
yazdığım şiir
istedigi bir bedene itiyor beni
karanlıkta masumiyet saklayan
dar bir noktada saklıyor
seni sevme nedenini
gümüş gerdanlık ,kehribar kolye
nefsimi yudumlayan yüzün
ayaklarinin arasındaki zemberek
kilitler içinde kilit
sırrımı açığa çıkarmak için
zevkimi bekliyor vakit
SITEM
kalemin ucundan dökülür sitem
bir tatlı sözünü yar duymayinca
bir türkünün dizelerinden vurulur adam
göğsüne yıldırım düşer
ağlaması bir geceden koyudur
gönlünden rahmet bekleyen gözleri
zifire benzer bir renk alır
akar damarlarından en ince sızı
ve
ölmek yaşamak kadar basit kalır
yangın yerine dönen ruhum
kurşun yüküyle kalkar ayağa
yapraklar sürülür dallarından
alaca kuşlar mektubunu yitirir
ayışığı küser ilkin geceden
ve nazlanir dalında karanfil
hoş ben bu saatten sonra
dünyaya gayri mülteciyim
kursunun ağırlığını iyi bilirim
istasyonda linç edilen elvadan
geçirir pencesini yüreğime
küstah bir kederdir oysa beklediğin
satır aralarında vurulurken cumlelerim
sürgüne sürülmüş bir devrimci gibi
bekler mi beni düşlerin
hangi kalp yakarsa eşsiz kibrimi
yakar bir kalbin kibri eşsiz kalbini
zinciri boynuna asılı duran zaman
bir dilek kadar yakınsin bana
uzak ve yakın bir kavram kadar
kanaattir hükümdur kesindir sana
beklemek seni kaybetmek kesin
silinir hatıran unutmam lakin
yaşamak ölmek kadar basit
ve gönlüm düşman elinde
kaybediyorum gençliğimi demesi ayıp
darmadağın ağaçlar kış gölgesinde
filizlenir aşkımdam solgun kardelen
sıtkimdan toprağım yar sayiklayip
seni sordum her gece ah şiirime
araması güzeldir dedi bulması kayıp
dirilir dünden kalma gönlüm
bir.mahşer yerinde düşer peşine
sevmek bir yastıkta olmaksa lakin
yattığım topraktir bilki suretin
19 Ocak 2017 Perşembe
KARA KARINCA (ÇOCUKLAR İÇİN)
Bir gün bizim kara karınca
Sırtında sap ,saman koca bohça
Epeyce çok biriktirmiş
Kış gelince gülecekmiş
Karınca bu gözü doymaz
Biriktirmekten hiç bıkmaz
Hepsini yemez olur atık
Bir gün bizim kara karınca
Sırtında heybesi sıkıca
Başlamış yiyecek aramaya
Yürümüş ovada , dağda ,bayırda
Az gitmiş uz gitmiş
Bütün şehirleri bir bir gezmiş
Evin yolunu unutmuş
Açlıktan karnı gurul gurulmuş
Karınca bu huy etmiş toplamayı
Aklına getirmez karın doyurmayı
Biriktir biriktir nereye kadar
Öldüğünde neye yarar
Oysa ağustos böceği öyle mi
Topu topu bir ay yaşar
Elde avuçta ne varsa saçar
Herkes onunla neşelenir
Aç kalsa yemeğinden verir
Malı olmaz mülkü olmaz
Sırtında kürkü olmaz
Şarkı söyler gezer durur
Dünya telaşı olmaz
Bir gün bizim kara karınca
Sırtında çuvalı doluca
Yolda ağustos böceğine rastlamış
Konuşmaya nazlanmış
Ağustos böceği sessizce
Yanına yaklaşmış sakince
Başlamış karıncaya söylenmeye
Bu çalışma nereye kadar
İnsan azcık keyif çatar
Bunca biriktirmek niye
Kimseye kalmasın mı diye
Karınca bu sözlere çok içerlemiş
Yüzü renkten renge girmiş
Hemen oradan uzaklaşmış
Hiç cevap dahi vermemiş
Yolda yürürken kendi kendine
Herkes beni yanlış tanır
Hiç gözü doymaz sanır
Bir avuç aşla doyarım
Bunca rızkı ne yapayım
Niyetim örnek olmaktı size
Çalışmayı sevesiniz diye
Oysa yanlış tanınmışım
Boşunaymış çabalarım
Ama ağustos böceği gibi olamam
Aç kalsam el açamam
Az gezerim az gülerim
Ben kendime yeterim
Buyurun kararı siz verin
Ama iyice düşünün derim
Çalışmak kanaatsizlikse
Bana gözü doymaz deyin
18 Ocak 2017 Çarşamba
Adım adım başlıyor korkularım
ne yapsam boş
gözlerimi kapatıyorum
çığlık kulaklarımı deliyor
nefesim kesiliyor
ölmekten korkar ya insan
belki korkudan ölüyorum
dünya bir avuç gülüşün hürmetine
Sana hizmetkar oluyor ya
ben
bir ruhun teslimi için onca sancı çekiyorum
filmler hayatlar üstüne kuruluyor
ben romanlar yazıyorum
şiirler kimsenin oluyor ...
akşam kapanıyor gözleri sevdiğim çiçeğin
ve renkler derin uykuya dalıyor
çocuk sesleri ve içim
susuyorlar
cinler neyi anlatmak için
her dakika kapımı çalıyorlar
Oysa ben seni arıyorum
her şey her şeyin aynısı olduğu bir yerde
Kayboluyorum çoğu kez , tükeniyorum
sonra caresizlik içinde
ellerim bir sırrı buluyor
oku diye başlayan bir kitapta yitiyor gözlerim
mehtabı medcezire mahkum ediyorum
Alıp götürüyor düşlerim beni
üşüyorum üstüme çekiyorum geceyi
O an
şafaktan kızıl bir gün vuruyor üstüme
tan yerine düşüyor sicilim
bütün her şey siliniyor defterimden
filmler hayatlar üzerine kuruluyor
ben romanlar yazıyorum
şiirler hiç kimsenin ...
Adım adım bitiyor korkularım
kapatıyorum gözlerimi
çığlık kulaklarımı deliyor
boşlukta adını diliyorum
son kez söylemek istiyorum
Dilim dilime dolaşıyor
Susuyorum
Kalbime bir seyler dokunuyor
şiir sanıyorum ilkin
Sonra yüzümü kapatıyor ellerin
Farkına varmak için bir şeylerin
Artık çok geç diyor biri
Görmüyorum ama anlıyorum
velakin
Amin....
13 Ocak 2017 Cuma
SESE DAIR
mahzun bir sestir o
yumuşatır içini
durulur nefretin
kadifeden kalptir
çeker seni yanına
gel der
yüzünün ekşiliğini gider
dünyalık ne varsa biter
suçlarını kucaklayan çocuk
yavaşça dinle beni
ağır ağır yudum yudum
bağışla nefsini
gülümse kibrine
insan bir inancın ümidiyle
affedebilmeli
en kutsal bildiğinden başla
topraktan esirgemeden
ve bir şey bir şeylerin içinde bitmeden
insan bulabilir mi sanarsın onu
mümkünü yok kendini yitirmeden
kendinden esirgeme bunu
kadifeden bir sestir bu
Allah u ekber diyerekten
çeker seni yanına
küsme der
kalbinin vesvesesini bırak
kusursuz olan
sana yakındır değil ki ırak
insan bir inancın ümidiyle
gülebilmeli
toprak kendinden olanı
kendine çektiği zaman
bir an ki kapat gözlerini
itaat et, imtihan et kendini
bir ses kadifeden yumuşak
bir ses
sana yakındır bana değil ırak
12 Ocak 2017 Perşembe
SENE IKI BIN ALTI
sene iki bin altı
ben bir su damlasıyım
şeyh şabanı veli çeşmesinde
kime sorsanız tadım farklı
hızla ellere düşüyorum
eller dualı
ellerin duası farklı farklı
sene iki bin altı
ben bir türbe örtüsuyüm
aşıklı sultan türbesinde
gözler örtünün altında meraklı
usul usul açılıyor örtü
gözler açık gözler kapalı
gözler örtünün altında saklı
sene iki bin altı
ben bir akrebim
saat kulesinin içinde
herkes bana tutsak
her şey bana planlı
ağır ağır tüketiyorum anı
zaman en çok zamana bağlı
sene iki bin altı
ben bir burcum
Kastamonu kalesinin tepesinde
ayaklarımın altında bir şehir
ayaklarımın altında bir nehir
göklere kadar ulaşır kalenin ruhu
gökler ancak gokte bulur huzuru
sene iki bin altı
ben bir şadırvanım
nasrullah camisinde
etrafım guvercinlerle kaplı
güvercinler şadırvana konmalı
ellerinde yemleriyle çocuklar
çocuklar güvercinlerin olmalı
sene iki bin altı
ben bir su damlasıyım
şeyh şabanı veli çeşmesinde
kime sorsanız tadım farklı
hızla ellere düşüyorum
eller dualı
ellerin duası farklı farklı
sene iki bin altı
ben bir türbe örtüsuyüm
aşıklı sultan türbesinde
gözler örtünün altında meraklı
usul usul açılıyor örtü
gözler açık gözler kapalı
gözler örtünün altında saklı
sene iki bin altı
ben bir akrebim
saat kulesinin içinde
herkes bana tutsak
her şey bana planlı
ağır ağır tüketiyorum anı
zaman en çok zamana bağlı
sene iki bin altı
ben bir burcum
Kastamonu kalesinin tepesinde
ayaklarımın altında bir şehir
ayaklarımın altında bir nehir
göklere kadar ulaşır kalenin ruhu
gökler ancak gokte bulur huzuru
sene iki bin altı
ben bir şadırvanım
nasrullah camisinde
etrafım guvercinlerle kaplı
güvercinler şadırvana konmalı
ellerinde yemleriyle çocuklar
çocuklar güvercinlerin olmalı
11 Ocak 2017 Çarşamba
PARMAKLIKLAR
sevdiğim yazarın öyküleri gibi
pişmanlık ve haklılık üzerine
ayrı ayrı duyduğum
birbirinin aynisi hikayeler
ister dinle ister dinleme ama
zaman öyle çabuk geçmez burada
sırtında ağır bir yük gibi durur
bin kere dinlediğin şeyler
sanki ilk kez duyulur
diyorum ki bazen
bugün bari akşam olmasa
saklansa şöyle uzaklara
su cellat duvar
insan her şeye alışıyor da
duvarlar çekilmiyorlar
gözlerim pencerelere takılır çoğu zaman
elbet bende özlüyorum
dışarda kimsem yok gerçi
aylak aylak gezdiğim sokaklar
hiç olmayan arkadaşlar
kahvenin köşesindeki köpekler
mendil satan sümüklü çocuklar
vicdansızlar hırsızlar alçaklar.
hepsinde biraz ben var....
yakında af çıkacak diyor
radyoda ki kız
sonra
birbiri ardına geliyor açıklamalar
memlekette
hukuk var
adalet var
eşitlik var
hürriyet var
refah var
huzur var
bunları kim bozmaya kalkarsa
o zaman konuşur kanunlar
ama genel olmasa da
bazı suçları kapsayan
bir af düşüncemiz var
siz de gülsenize biraz gardiyanlar
işlerine geldi mi
bunlar adama ne güzel rüya satarlar
memlekette kapitalizm var!
her şeye alışıyor da insan
şu cellat duvar
bir de umutlar
akşam olmasa çekilirdi belki
parmaklıklar.. .
ELLERIN LEYLAK KOKUYOR
durma vakti geldiğinde durmalı insan
beklemek sözünü çıkartalı çok oldu hafızamdan
şimdi bir kuş var uzakta
ben yaklaştıkça kaçıyor
ben uzaklaştıkça yaklaşıyor
bir kuş bir sır gibi duruyor
kuşların elleri leylak kokar mı
senin ellerin leylak kokuyor
bir sayfa daha bitiyor takvimden
kaç sayfa kaldı kim biliyor
sonra kuş uçuyor başka bir kuş konuyor
yaklaşıyorum o da korkuyor
senin ellerin leylak kokuyor ...
sonbahar eylülle başlardı önceden
ağaçlardan yapraklar kopardı bir bir
ayrılırdı yeşil fonlardan toprak
yağmurlar gelirdi
ıslak ve sıcak olurdu dünya
bahar olsun da sondan olsun derdin
kuş konardı yanımıza
sonbaharda hangi çiçek olurdu hatırla derdin
direk söylemezdin söyleyeceğini
ben anlamazdan gelir gülüp geçerdim...
gitme vakti geldiğinde gitmeli insan
ayrılık lafını çıkartalı çok oldu hatıramdan
şimdi kuşlar yok
yaşadığım şehir bambaşka
mevsimler bir birine o kadar çok benziyor
kimsenin ellerini koklamıyorum
yağmur toprağa düşmek için çırpınıyor
ben şemsiyelerle geziyorum
insan gülsün de sonradan gülsün derdin
kuşlar uçuyor neden sonra
sanki ilk defa bir kus görüyorum
ellerin leylak kokuyor
bu mevsimde hangi çiçek açıyor
beyaza bürünüyor bütün renkler
gözlerimi kapatıyorum...
bitme vakti geldiğinde bitmeli insan
belki lafını çıkartalı çok oldu hafızamdan
gülüyorum kuşlar kaçmıyor artık
konuyorlar tepeme
her mevsim başka başka çiçekler oluyorum
sonra leylak kokusu duyuyorum
biliyorum biliyorum
ama ben de senin gibiyim
anlatamıyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)