23 Ocak 2018 Salı

               HAYRATIN


Katran karasına boyanırken  bahçeler
Gözlerin başka başka renkleri  yaşasın
Uçuruma düşer  göklere  yükselenler
Seni hangi hamal sepetinde taşısın

Cenk etmekle bitmez  sendeki nefersiz harp
Ölçün yerindeyse önce  benliğini    tart
Bunca bozkır içinde her tümsek sana sarp
Falcı öldün diyor işte önündeki kart

Mermerde başucun sonsuzluğu ararken
Bir mezar var mıdır  mimarıyla kalmayan
Kafatasın ruhsuz  hayallere dalarken
Yıkar  kuleni gecekondusu olmayan

Kömür renginde  defterindeki resimler
Çizgisi sensin  işte  o meşhur hattatın
Çekil önünden bir damladan az içsinler
Ölmeden diktiğin cahiliye hayratın

22 Ocak 2018 Pazartesi

  BIR NEFFES KADAR

Kalbimin ortası kocaman boşluk
Boşluktan   gerisi hayali bir ev
Evim ki gül kokusunda sarhoşluk
Içinde uyuyor kocaman bir dev

Cemiyetimde   dünya  kadar cahil
Her bir ferdi  kendi nâm  telaşında
Önümden çekil ve arkama dahil
Son devir  devrimin  başlangıcında

Köklerim uzasın arzın  kökünde
Tamtakır kalsın  meydanlarda govdem
Belki akşam belki sabah köründe
Şefkatle  alnımı öpsün  meyhanem 

Bülbüller  tutsak kafeslerde cinnet
Hakikat ararken kuştaki beyin
Hadi kabul et bu sonsuza  davet
Hâlâ neyi bekler bilmediklerin

Çorbada ekmek  masada  kitap
Hangi aç ki söyle okumak  diler
Ey diyor ruhuma  ,bu nasıl hitap
Lugatta sözlerim sofralar  deler

Çırpınıp dursun semada  bulutum
Cağlardan beri çatlamış çamur
Gecenin içinde karanlık huşum
ya sel olmali ya  dinmeli yağmur

Pervane kanatsız pervane kırık
Gökyüzü bana düşlerimdende dar
Ağlamak isterken bunca hıçkırık
Göğsümde sızısi bir nefes kadar

21 Ocak 2018 Pazar


   MELİSA II

Yüz yetmişinci sayfadaki şiir
Oku,yaşa,,anla ,düşün
Geceden daha uzun sürsün gülüşün
Ve korkak ve gaddar ve düşkün
Melisa öldüğünü düşündün

Şehir kocaman kargalarla kaplı
Eşsiz bir adi var araf meydanı
Bu gizemli bu muğlak bu da  telaşlı 
Şehir.kocaman kargalarla kaplı
Melisa ölmemek için ne yapmalı

Buğusu bugum bugum dar ve sisli
Çıtırtılar arasında kemikler hisli
Geri dön ve hiç durmadan geri /ileri
Buğusu buğum buğum dar ve sisli
Melisa ölmeyi dilemeli

Çatılardan kırmızı bir kan akıyor
Düğümleniyor boy boy damarlar
Evsizler  kimsesiz bir yer arıyor
Çatılardan kırmızı bir kan akıyor
Melisa ölüler neler yapıyor

Meçhulde bir ada,kıyısı dağlık
Bir mum ötede siliniyor uygarlık
İçimde bir koltuk , bir kadın ve gerdanlık
Meçhulde bir ada kıyısı dağlık
Melisa ölmeye mi adandık

Cadde ve kibir iç içe geçmiş
Önceden seçilen öncekini seçmiş
Gün,hafta ay  ,yıl , zaman da neymiş
Cadde ve kibir iç içe geçmiş
Melisa ölüler ölebilmezmiş

Garlardan dünyaya kocaman  bavul
Dua ,gözyaşı birazcık durul
Önce nefret  duy sonrası vurul
Garlardan dünyaya kocaman bavul
Melisa ilkin öl sonradan vurul

Balkonlarda çiçekler rengarenk
Dağınık, canlı ,uyumsuz ve ahenk
Tırtılın kozasında yaşarken  kelebek
Balkonlarda  çiçekler  rengarenk
Melisa ölmemen gerek

Pazarlarında  incir ,zeytin  ve buyur
Dağlarında kurt kuş ve ağaçlar uyur
Çığlığın  içinde sessizlik  ulur
Pazarlarında incir , zeytin ve buyur
Melisa öldüğün elbet duyulur

20 Ocak 2018 Cumartesi

           TASAM

Su kızıl su kan kırmızısı. ..

Üşüdü bulutun  düşen son damlası
Pencereni kapat hayat az önce  durdu
Karanlık odam mis gibi  beton  koktu
Oysa bitmemisti rakım mezem sigaram
Bunca zaman içinde zaman olmuşken tasam

Ezilen  üzüm,kavrulan buğday tanesi
Banklar altında sabahlayan çocuklar
İklimin değiştiği sehirde bir bir yitiyorken  sarhoşlar
Anlattığım hikaye eksik ,yarım kalan şiir kimin
Içimde üç oda bir salon kadar dünya bilirim

Tavan arasi boguk ,mavi gökyüzüm parlak
Gözlerinin icindeki deniz, yusyuvarlak
Akşam akşam bilsen ,neler  nelere muallak
Tavan arası yüzüm, mavi gök yüzün
Gözlerimin içinde  senli gözler görürsün

Susuz  bir çiçek gibi ardımda kalan
bahçem  toz.pembe sokak  viran mi viran
Kırılmış dal kurumuş  bir-kac fidan
Susuz bir çiçek gibi ardımda kalan
Yalnız ve korkak  ,bir adamdı ağlayan

Su kızıl su kan kırmızısı...

Tükendi bulutun üşüyen  son damlası
Semsiye kapandı,vakit gece yarısı
Karanlık cadde ,köşe basında yıkılmakta  dam
Oysa bitmemişti şarabım ,peynirim ,masam...
Bunca zaman içinde zaman  olmuşken   tasam


19 Ocak 2018 Cuma

     KAPANMIŞ PERDEYİ ARALAMAKTIR ZİYAN

Kötülüğün  değişmeyen döngüsü varken
Iyilik dua etmekle  pek büyümüyor
Terk ediyorum düşünmenin ötesini
Isyan her sokak başında  beni bekliyor
Yenilgiye alışık olanım  aslında
kaybetmeye and içmemişken her daim
Nefesim bir an  soluk soluğa kalıyor
Boğulmak için pek çok neden var aklımda
Yağmur her dokunuşda seni çağırıyor

Aylardan şubat , soğuğa mahkum sokaklar
Icinin üşüyen tarafı  tutuşurken
Her şeye kayıtsız kalabilmiş insanlar
Köklerim uzun uzun yol ayrımlarında
Birbirini öldürmek üzere kavramlar
Hangi çılgın zırhını verecek ki bana
Pervazlarıma konan kumrular  çığlıkta
Onca çırpınıştan  habersizsin   aslında
Dağlarda  yalnız kurtlar ve kuşlar  ölüyor

Dinle beni akşamdan bahsedeyim sana
Karanlıktan ve yalnız başına  kalmaktan
Saatin sesinden ,gıcırdayan camlardan
Kendime yazdığım intihar notlarından
inanmış  rolünü  oynayan  yüzümden
Ruhumu kemiren o sahtekar hüzünden
Düşlerimin ağrısından,  kararsızlıktan
Allahtan bahsedipde, tanrısız kalmaktan
Dinle beni akşamdan bahsedeyim sana

 Suyun ateşle kaynaşması  kadar garip
Yaşamı  sevmesi  duygusuz   cellatların
harabede  çığlığı  duyuyorum kayıp
Ölmemek  içinde  sessiz mi kalmalısın ?
Hayat  dilimin ucunda can çekişirken
aynı marşı çalarken cinayet sebebim
Ritmine kapıldın mı umursamazlığın
Kısıldı  sesin kapandı elbet kulağın
Sevgili  mektuplarımı yırtamaz mısın ?

Kötülüğün mührü kararırken  koynumda
Iyi  olmak hükmü silinir  dimağımda
 geceleri kalbim  kalbinin ışığında
Bir mum ,bir fer ,bir fener gibi  yandığında
Yıldırım pürüzsüz aynamı  kırdığında
Tanıdığım bunca  yüz  olursun   o zaman
hangi yüzsüzlüğü anlatayımki sana
şimdilik  şeytanla  benim aramda duran
Kapalı perdeyi aralamaktır ziyan






4 Ocak 2018 Perşembe

      ELLERİN

Ellerin cennet cehennem vadisinde bir gül
Dikenlerinden arınmış gonca bir gül
Kör kuyulardan yusufu çıkaran ellerin ...
Ben istemeden bana açılan  ellerin





                     DEĞIL

Meyhane kapısına  yüzünü   mıhladım
Kimse  buda  kimdir diye soracak  değil
Her gece ruhumu ruhunla  bıçakladım
Sarhoş ol desem ,ayılacak gibi  değil

Üzüntü,mutluluk ve keder içindeyim
Bazen açıkta  bazen de zarf içindeyim
Cümlelerin kurulurken harf içindeyim
Bendeki sır desem, kimse çözecek değil

Suda kin kaybolurken toprakda hırs  durgun
Kendi yalanına aklım kendisi vurgun
Hayaller içindeyim gerçek midir  kurgun
Geçmeyen  günlerim desem, gelecek  değil

Bahardan ötedir yazın,kıştan uzakta
Kim tuzak kurduysa sana, kimdir tuzakta
Bazı bollukta olurum  bazı kurakta
Baldaki zehirim desem  ,tadacak değil

Çoban  meskeninde kuzuları  satanlar
Aza küfredip  çoğa  gönülden sapanlar
Güçlüye belin büküpte  güce tapanlar
Kuldan doğmuş desem , kuldan olacak değil

Boynuma vurduğum isyankar kanlı  sicim
Kendi günahıma elbet kendim şahitim
Belki bey oğlu huzurda  belki bir itim
Buyur gel   desem ,buyruğa   uyacak değil

Pervanelere fer olur ışığın senin
Ferhata  dağı  deldirir ay yüzlü şirin
Ha evvel olmuşsun bende  ha ebed yerin
Beni ara desem, seni bulacak değil

Gönülden bağlıdır gönlüm  gülü   bilene
Gönül gözleriyle kalbe  gülebilene
Gül bahçesin dolaşıpda diken diyene
Bülbül  ol desem ,o güller kokacak  değil

3 Ocak 2018 Çarşamba

   HOŞÇAKAL KALDI

Sesler kaldırımdan uzakta sesler
Onca sesin arasında nefesler
Kopardılar gülü bülbüller kafesteler
Esaret  kaldı

Sana sitem etmek o demeden  mesela
Ve anlatmak elifin dik duruşuyla
Kendi dilimde seviyorum yazdığımda
saklamak  kaldı

Kahvenin esrarlı kokusunda ayılmak
Ve mektuplarını saklamak zulamda
Bildiğim çok güzel bir hikâyeydi oysa
 unutmak  kaldı

Pencereleri kapatma bu akşam  lakin
Havasız kalırsa solacak  düşler
Değişti artık gezdiğin neşeli yerler
Özlemek  kaldı

Eski yerinde kalbim gelirsen  eğer
Incinir elbet uzadıkça  sefer
Ötelerden  gel dedikçe gidenler
Aramak kaldı

Şarkılarda  tütsü kokusu ve yangın
Ciğerlerimde acı bir duman
Gazete sayfalarında kısa bir  ilan
Ağlamak kaldı

Yol kısa, belki de epeyce  uzun
Mecnundaki ask dünyevi hüzün
Ancak sevgilimin adını yazın
Okumak kaldı

Mevsimler sana uğradılar mı
Göçmen kuşlar diye kuşları vardı
Hani hayat egede doğmaktı
Avunmak kaldı

Döküldü birden  bardaktan suyu
melekler anlarmış belkide bunu
Sol yanından tuttular nazikçe  kolu
hoşçakal  kaldı

2 Ocak 2018 Salı

     UTANSIN

Şimdi sabır  uzun ,  beklemek kısa
Halimi anlatıp durdum arsıza
Sen hep çokça gör ben razıyım aza
Bir sitem edersem gözüm  utansın

Güz  bahar ayrılık ,bereket kıştan
Aynı hikayeyi okudum baştan
Sen mücevherden ol ben çakıl  taştan
Bir sitem edersem malım  utansın

Hicrana  gam diyen, özleme yas der
Canı  kul eden ,cana kulmuş  meğer
Ben köle olayım ,sen krala değer
Bir sitem edersem  bahtım    utansın

sevda çölse ,hasret  zehirli akrep
Aşk ticaretinden anlar mı celep
Ben cahilim  sense ulu bir   mektep
Bir sitem edersem sözüm  utansın

Şu şimal yıldızı hangi yöndedir
Korkusuz olanlar hep bir öndedir
Talih sende, kara yazı bendedir
Bir sitem edersem şansım  utansın

Toprağa ekilen suyun altında
Her şeyi hoş gören kendi derdinde
Ben asi olayım, sen hak ardında
Bir sitem edersem özüm  utansın

Bu perçem günahı nasıl saklasın
Bencileyin  diyen beni haklasın
Ben karalar içinde  ,sen aktasın
Bir sitem edersem yüzüm  utansın

Dünyam döndükçe güneşe zuldür
Gönüle giden yol, ne güzel  yoldur
Sana kolay gelsin  banada zordur
Bir sitem edersem yüküm   utansın

Gözlerin  gerçeği görmeye karşı
Hangi dua delmez şu koca arş-ı
Sen kervansaray ol ben eski çarşı
Bir sitem edersem rızkım utansın 

Meyvelerin olgundur dalları genç
Yoksula yardımda herkes eringeç
Sen zamanlı  geldin ben her şeye geç
Bir sitem edersem vaktim utansın

Köpegin hayali bol  etli kemik
Tohumun  derinde olmayan kütük
Sen iyilik olsan ben de kötülük
Bir sitem edersem fıtrat  utansın

Orman  içindeyse ağaç ,o hürdür
Görmek istemeyene, herkes kördür
Ben çıplak gezeyim ,sen kaftan ördür
Bir sitem edersem urbam utansın

Kılıçlar keskindir elbet  kınından
Evlat kıymetlidir kendi canından
Sen cennette ol ben geçmem yanından
Bir sitem edersem ruhum  utansın