24 Nisan 2017 Pazartesi


AŞK

Sonra bulutların düşlerini dinledim
yağmurdan çok sonra
bahardan geriye kalanlar üstüne
avuçlarımda topladığım sarı  yapraklar
bana acıyarak  bakma dedi
Gülümsedin, içten ve kısa
uzun zamandır bir kenarda bekler
bir kaç fasıl, herşeye dair
güneşin doğmadığı bir zaman
Gözlerine baktım  iklimin
Artık anlayacak yaştaydı
Konuşmadan yürümekti aşk

14 Nisan 2017 Cuma

        BİR ZAMANLAR


Ben çocukken parklarda bekçiler vardı
Ve "çimlere basmayınız"  en kutsal yasaktı
Hiç bir çocuğa kiraz vermemiş komşundan
Bir avuç kiraz çalmak  büyük günahtı!

Mahallede bir tane top bulunurdu
Sahibi sanki padişah ,ne derse o olurdu
Bir tur bisiklete binmek için arkadaş
Bin türlü yemin uydurulurdu

Ben çocukken akülü araba yoktu
Bilyeden yapılmış tornetlerimiz olurdu
Ve tavuk döner yemek
Bir kaç kilo hurda satmaya mal olurdu

Kamıştan ve naylondan uçurtma yapmak
Büyük ustalık isterdi
Farklı bir gazoz kapağın varsa eğer
Havandan  geçilmezdi

Peçete ve yaprak biriktirirdi kızlar
Her oyunda kenarda otururdu mızmızlar
Küsmek ve barışmak bir el hareketi kadar kolay
Mahalle maçında oynamak çok gururlu olaydı

Ne salam yedik  ne sosis  ne sucuk
Etrafta salça ekmek şekerli yoğurt  sümüklü çocuk
Sinek ilacı arabasından tutmak mı dedin
Yoktu bundan güzel mutluluk

Askerlerden aldığımız demir düdük
Ve söğüt ağacından yaptığımız ok ve yay
Hele birde üttüğümuz bilyeler
Geri gelmeyecek günlerimeze say ...





       SENİN

Gözlerin gözlerimi ama eder
Gözlerinle  ufalanır  gözlerim
Gözlerin  dikenli gonca gül olur
Gözlerinle kana boyanır gözlerim

Sesin doğanın muhteşem ezgisi
Sesin baldan tatlı bir tat
Sesin ormanlar kadar hür
Sesin muhtaç olduğum hayat

Ellerin pamukdan yumusak
Ellerin kardan da  beyaz
Ellerin son baharı iklimin
Ellerin ellerimde ilkyaz

Dudakların muhurdar olsun
Dudakların  hünkar
Dudakların can alsın
 dudakların ahu zar
dudaklarin kalbimde
Susmayan  ikrar







HEMSIRENIN GUNCESI

Mevsim yaz ortası
Hava sıcak ve odam karanlık
Bir hemşirenin güncesinde bir kaç satır okudum  tam efkarlık
"'Hüzün yakışmaz aslında yaşadığım şehre
her tarafta mutlu insan figürleri görürüm
her tarafta keseden sarhoş olmuş aynı ruhta ayrı ayrı  bedenler
Ben yabancı kaldım pek çok şeye
Olduğum gibi görünmek zordu
Ve göründüğüm gibi olmak büyük mesele
Yaşamak ilaç almadan uzun süre ayakta kalmakmış
yada nefes almak hangi ilacı alacağını bir uzmana danışmakmış
Yine gece yarısı yine yalnızlık yine nöbet
Ömrüm hastane  kokusu kadar felaket

11 Nisan 2017 Salı

SEN BEN BARTALMAY


Kubbesinden kar dökülen bu şehir
Bana mutluluk vermezdi
Bilirsin sende
 iki insan bir araya gelmekle
İki insan etmezdi
Toprağa su dediğim zaman
Güneşe ne demeliydim
Sözlüğümün içinde aradığım söz yoktu
Oysa bana şimdi dil bilmek kadar
dilin bilmediğini bilmek yarardı

Sokak başlarında dokuma tezgahları
 ve çıkmaz sokakları olan bu  memleketin
çekme helva dükkânlarında
aradığım bir şey değildin
Kimilerinin oğlu oluyordum cebrail mahallesinde
kimilerinin  sen  kızı
Kubbesinden kan damlayan şehir
Kan çekiyor beni ve kan çektikçe sızı

Şimdi pazardan pazara  gelir
sarımsak kokusu
apartman bodrumlarindan
yahut semt pazarından
Ve neden sonra aklıma düşer
konakda çay içmeyi sevişim

Bartalmay senin yüzduler derini
Benim derimi kimse yüzmedi
Peki neden senden bahsediyorum
Bilmiyorum
Hafızam hala çalışıyor
Kalbim aynı yerinde
Belki sen ben bartalmay
Karşılaşırız günün birinde

10 Nisan 2017 Pazartesi


       RAPUNZEL

Bağışla beni rapunzel
Güneşin doğuşuyla batışı arasındaki geçen sürede
Kendi hissemden kalan  bileklerimi kestim
Bir kehkeşan kenarında saçını yıkarsan
Beni ancak o zaman mutlu edersin

Cırcır böcekleri ve okyanus ötesindekiler
aynı zikzakta buluşan çizgiler misali
harflerin ötesindeki geçimsizlik içinde
 beynimdeki felsefeye zuhur etmek üzere
Düşünce buhranlarında çılgınlık arayan benim
Ürpertmez beni gecelerin ,mezarlık bekçisi gibiyim
Hay huylar arasında gezen eşgalim onca yıldır  kayıp
Kimsesizler kahvesinde yudum yudum çeker canımı canın ,ayıp mı ayıp

Acelesi var geçmişimin gelir misin demez kimseye
 heyhat senide götürecek işkencelerim rapunzel  isteye isteye
Söküp attığın ilmek boynuma işlendi çoktandır
Mahvolduk dostlar ihtilal sesiyle zil zurna sarhoştuk
Böğrüme bir hançer olarak girdin ya o gün  ne hoştuk
 epey vakit oldu rapunzel sıkıldın sende sonunda
Illede tekdüze yasayacaksan demişti  bazarov
bana şair gibi inli cinli cümleler kurma


Kör bir kuyunun en dipteki taşısın rapunzel
 sular çekildiği anda gülümserim gelirsin
elimde mercan taneleri ve mihver başımda
 savaşa girmeden ölmeyi dilemek gibiyim oysa  hengame bu  şenlik var uzun uzun çalan kornalarda ne
 yine de ben yokmuşum gibi  şu hayata yalan  de

 her şeyin devrilecek rapunzel  gör artık
bir  şatoda bekleyip  durma çoktan  kapandık
 hay hay ben beklerim diyorsan yinede
Sus  da dinleyelim o içten şarkıyı bir kere

RAPUNZEL
 içim dışım borç batağı faizlere yeniliyor ömrüm çöl rüzgarı  tut ellerimden napolyonu arıyorum
sana naylon kuşlardan uçaklar yapayım ister misin  iskender
Evet dersen ölümsüzlük vaad ederim  bu sefer
Batacaksan gemim döndür beni limanda kalayım fenersiz
 kaç katil tanıdım  bilir misin eli silahsız  sicili temiz

RAPUNZEL
şimdi bunca alemin fırıldaklıği mı beni mahkum edecek
Bu ne  muhkem bir  karardır  nasıl  senin olan  sana dönecek
 Hazin ki gülüşünle baharı uyandıracak kadar  gafilim
 istikbalim yitik siracem şuursuzca sönsün
  isterim
olacaksa senden olsun son sözüm işte budur eyvallah matmazel eyvallah bonjur
gün vuruyor bak yüzüme nur değil
Gün vuruyor bak yüzüme bu da nedir
Kim vuruyor yüzüme
Ölüyorum rapunzel ölüyorum
Gülümse....

7 Nisan 2017 Cuma

     
        ÇİĞDEM DÜŞLERİ

Bana çiğdem çiçeği rüyası anlat
Baharda başlayıp baharda bitsin

Atalarım gibi çıktım bozkırdan
Dağ aştım ,selden  geçtim, yol aldım
Ve yorgun ana illerinde memleketler  dolaştım
Işık ışık anadolu güneşi doğuyordu tepemden
Bir pınar başı ,bir söğüt gölgesi, bir dere kenarı aşığını bekleyen bir yar gibi beklermiş beni Gözlerimin önü açıldı ,durdum soluklandım.
Yüzümü soğuk sularla uzun uzun  yıkadım. Buyur beklemeye lüzum mu var dedi
Kulak kesildim yöneldim sese
Oturdum kaldım bir çobanın bin odalı evinde
 Sonra rüzgar kıskandı ,kızdı gökyüzü  bağırdı
Durmak vakti değil ey kayıp yolcu!
Heybesini verdi evin sahibi
Yürüdüm yürüdüm bilmem ne kadar
Haydi  gel dedi uzaktan kerpiç  duvar
Adım adım içim içime sığmadığı anlar
Yaklaştıkça yanına nasırlı  ellerin yapısı
Gülümsedi  taze ölü bekleyen insan kapısı
Süzüldüm içeri ,baktım ki ne hazin
Geçmek üzereydi süresi en güzel mevsimin
Gerisini anlatacak elbet ,sana da senin  düşün
Hele bir açılsın çiğdemler  o zaman düşün

6 Nisan 2017 Perşembe

            GÖLGE

Gölge uzat  bana ellerini
Yaklaşamam sana çiçekler gibi
Yok olacak artık üzgünüm yüzüm

Kelimeler dükkanının yolunu bulamıyorum
Seni yine aynı yerde  kaybettim
Sen bulsana beni kimseye soramiyorum

Üşüyorum gölge  bu kış hiç mi bitmeyecek
Haritamı da kaybettim pusalan var mı senin
Unutma gündüz  söz verdin
gölge her gece ölmeyeceksin ......

     ISTEMIYORUM


Bana böyle güzel dünyalar kurma
Beni böyle bağlayacağını umma
Şus ne olur artık sus  anlatma
İnanmak  istemiyorum  sana

İçimde hislerin sönmüş  ateştir
Pervane olmadım ki hiç bir zamandır
Sana  dokunmak bana ziyandır
Yaklaşmak istemiyorum sana

Ne şiirler ne methiyeler ne harikalar
İsmini duyunca sanma yüreğim kaynar
Git ne olur git bul başka  diyar
Kavuşmak  istemiyorum sana

Gönlün gönlümde solan  bir gül
Ruhum hiç bir şeyinin kölesi değil
Gözlerim gülüşünle  kanmaz bunu bil
Konuşmak istemiyorum sana

Uzun zamandır sildim hatıranı
Ne sitemini duyarım ne feryadını
Artık başkası alsın  intikamını
Ölmek istemiyorum sana

5 Nisan 2017 Çarşamba


         OYLESINE YAZILMAMIŞ SÖZLER USTUNE

Cümleler büyük harflerle başlar
Ben hep seni yazarım satır  başlarına
 Beklemekte olan başlangıçlarda seni anlatırım
Özel olmakla beraber özellikle seni anlatırım
Yalan yok roman yazacak kadar kelime bilmediğimden olsa gerek
Ya da  dünyayı tanıyacak kadar cesaret edinemedigimden
 şiir yazarım ve seni anlatırım
 sen okur musun ara sıra  yazdıklarımı
Yada okuyorsan anlar mısın demek istediklerimi
kelimelerin arasına adını sakladığım yok
Bilmece bulmaca yada şifrelemece oynamıyorum
Sırlara itimat etmediğim de doğrudur
 başka türlü izah etmem gerek bunca şeyi
 küçük küçük saplantılarım var sol yanımda
Sancıtan ,kanayan, geçmek bilmeyen bir şey
Hangi yazın türü bendeki hastalığı bulur bilmiyorum
Gayri ötesi var seni anlatıyorum


Mektup yazmak için adresin lazım
Yazacak çok şeyim var sana
Müsait olduğum bir zaman dünyaya dair fikirlerimi açacağım
Kimseye açıklayamadığım şeyleri uzun uzun  anlatacağım
Beynim ve kalbimin uyuşmadığı ve uzlasmadığı  gecelerde
sokak sokak kendimi aradığım huzursuz günlerimi anlatacağım
Sana yaklaştıkça yasaklanan hafızamın ızdırabının
beni iç dünyama sürgün ettiğini bilmiyorsun
Telaşa kapılma daha vakit erken
Henüz kimsenin celladı değilken
Beni kaç defa ipe astığını anlatacağım

Pencere kenarından kuşları seyreden romantik değilim
Hüzünlü şarkılar dinleyerek ağlayamam elbet
Gerçekçi hayallerim var rüyalara güvenim sıfır
Hiç bir fikir benim aydınlığım olamaz zaten
Kimseye katlanamam belirli bir vakit
Yalan ve yanlış bir şey ifade etmez benim için
Dünya ve ölüm aynı yerde bulunur kesin
Oysa sıradan bir insan olmak için kaç yıl çabaladım
Tembel olmasaydım belki sana bambaşka bir ben yaratırdım
Değişmeyen bir talihim var inanmasamda
Böyle dedi diye filozoflar böyle demiyorum
Ağız benim dil benim söz benim ama ben konuşmuyorum
Duy beni hava bozuk yüzüm çizgilerin içinde kalmış
Gitmek ve gelmen arasındaki sürüncemede
Ne yaparım bilmiyorum
Yetiş henüz intihar mektubum yok ve
Ölmek için çok fazla üşeniyorum

Bunca yıl sana gücenerek geçecek zannımca
Gençliğimin kıymetini anlamadığım için üzgünüm
Şimdi yeni bir buhran atlatmam gerekecek
İhanet ettiğinden bile haberi yok kendimin kendine
Kırgınım oysa çok güzel öpmüştüm seni o yaz
Doğrusunu istersen gülümseyen çocuklara bak
Benim maskemi takıyor olacak alcaklar
 Parmak izimi teninden sildim bilirsin
Artık hiç bir izi kalmadı geçmişimizin
Şairce bir kafiyeden ibaretsin artık benim için
Bu kadar ,bunca keşmekeş, sitem, perva
Bu kadar

Cümleler noktayla biter çoğu zaman
Ve ünlemimle şaşırır sonuç
Üç defadır aynı şey
bitmiyor......

3 Nisan 2017 Pazartesi

           OLMAYINCA


Ağacım  kökünden kuramaz asla
Aşk közüne düşen  yanmaz ki asla
Bozulsa bağlarım kurumaz asla
Ne desem anlamaz söz olmayınca

Bul  desen uzağı arardım  kesin
Işitse  kulağım duyardım  kesin
Zarara kabulüm kar demem  kesin
Her şeyimi gören göz olmayınca

Zamanım ayarlı  uzamaz elbet
Beddua edilen  onmuyor elbet
Aman de merhamet ederim elbet
Rızkımı gözeten el olmayınca

Hem  hiciv ettim hem nükte hem  yalan
Hem kınadım hem ayıpladım, tamam
ne ceza verecek bilmem ki yasan
Huzura varıpda el   öpmeyince